Bütün dünyada gazetecilik mesleği; yarıya kadar dolu olan bardağın, "yarısı boş" olarak görülmesi şeklinde ifa edilir. Bu, işin tabiatında vardır. Ama, Türkiye'mizde bir kısım medyamızın icra etmekte olduğu "gazetecilik" dünyada emsali görülmedik garabetleri yansıtmaktadır! Geçen hafta sonu, Genelkurmay Başkanlığımızın aylık kamuoyunu bilgilendirme toplantısı vardı. Gazete ve televizyonların Ankara Temsilcileri ile, Genelkurmay Başkanlığı muhabirleri toplantıya davetliydi. Soru soran gazetecilere dikkat etmişseniz, siz de farketmişsinizdir; gazeteci, bir bilginin peşinde olmaktan ziyade; sorduğu sorularla kafasında oluşturduğu sözde karşıt ve birbirine hasım kurum ve kuruluşları, birbirleri üzerine kışkırtmaya çabalıyor! İşte; bu bir kısım -en hafifinden- sorumsuz medya; çıkmasını istediği, çıkmadığı takdirde kendisinin taraflar arasında "fitne" tohumları ekerek çıkarmaktan haz aldığı kavgadan besleniyor! Adeta çanak tutuyorlar! Başbakan'ın ve Dışişleri Bakanı'nın yurt dışı gezilerini takip ediyoruz... Malum, ağırlıklı konu Kıbrıs. Meslektaşlarımızın bir kısmı; Türkiye ile KKTC'nin; özellikle Tayyip Erdoğan'la Gül'ün, Rauf Denktaş'la arasını açmak için yoğun bir gayretin içindeler! Birinin söylediği, maksadını aşan bir cümleyi, abartarak Başbakan'a veya Dışişleri Bakanı'na aktarıyorlar ve onlardan muhatapları hakkında "kötü" bir söz söylemesine adeta çanak tutuyorlar! Hiçbir şey bulamazlarsa; Kore'de olduğu gibi, ev sahibi Başbakan'ın, Tayyip Erdoğan'ın içki içmediğini bildiğinden ötürü, kadeh kaldırmayışını "protokolde skandal" diye söyleyip yazabiliyorlar. Veya; Başbakan Tayyip Erdoğan'ın su dolu kadehi kaldırmasını mesele ediyorlar! İşte; bu bir kısım medyanın uğraştıkları bazı konular bunlar. Hani demokrasi vardı?! Başbakan veya bakanlar da insan değil mi? Bunların özel hayatları ve inançları olmamalı mı? Bir başbakan veya bakan inancından veya rahatsızlığından dolayı alkol almazsa; bunun neresi yadırganabilir? Hani demokrasi vardı; kimse kimseye bir işi ve söylemi zorla dayatamazdı! Demek ki bunlara göre en iyi idareci, devamlı kör-kütük sarhoş gezen Rusya'nın eski Devlet Başkanı Boris Yeltsin'di! Geçen ay içerisinde Başbakan Tayyip Erdoğan'la birlikte, "Cidde Ekonomik Forumu"na katılmak üzere Suudi Arabistan'a gittik. Suudi Arabistan'a giden her Müslüman ziyaretçinin "umre" yaptığı ve hatta vakitleri olursa; Medine'ye gidip Sevgili Peygamberimizin kabrini ziyaret ettiği biliniyor. Bu işin istismarını yapanlar da var; bunlar da biliniyor. Ama; eski Cumhurbaşkanlarımızdan Orgeneral Kenan Evren gibi, gidip paşa paşa yapanlar da var... Öküz altında buzağı aramak! Başbakan Tayyip Erdoğan hem "umre" yaptı ve hem de Medine'ye gitti. Giderken yanına basın mensubu almadı. Hatta sıkı sıkıya tembih etti... Gerçekten bu durum; Türkiye'de, özellikle bu bir kısım medya tarafından yanlış anlaşılıp öylece değerlendiriliyor. Başbakan bu denli spekülasyonlara fırsat vermemek için bu yolu seçti. İyi de etti; çünki Türkiye'de öküzün altında buzağı arandığını en iyi kendisi biliyor...