Müsaadenizle; bugün 'Diyanet'e 15.000 kadro' meselesini ele almak istiyorum. Biliyorsunuz; bu konu etrafında bir haftadır gürültüler koparılıyor; bilerek bilmeyerek hemen her kafadan sesler çıkarılıyor. Evvel emirde şu hususu belirtelim ki; gürültüsü edilen bu 15.000 kadrodan; hükümetin bu sene için atamayı düşündüğü sayı yalnızca 100 kişidir! Yanlış okumadın; evet, yalnızca 100 kişi! CHP zihniyetinin: 'Cumhuriyet'e karşı bir hareket' olarak görüp yeri göğü inlettiği 'Diyanet'e kadro' meselesi, bu güne kadar olduğu gibi; Meclis'lerin 'rutin' işidir. Yani: Valilikler ve il müftülükleri kendi açıklarını ve ihtiyaçlarını Diyanet İşleri Başkanlığına bildirir. Orası da bu durumu. Bağlı bulunduğu Devlet Bakanlığı kanalıyla Meclis'e bildirir. Meclis Bütçe ve Plan Komisyonu'nda mesele görüşülür ve ihtiyaç duyulan kadrolar için rakam belirlenir. Komisyon'dan çıkan bu karar Meclis Genel Kurulu'na gelir; orada kesin karar verilerek bu kadroların 'ihdası' yapılır. Bu durum 'atama' demek değildir; yalnızca mevcut açık kadroların belirlenmesidir. Bilahare; bütçe imkanları el verdiği ölçüde; Maliye Bakanlığı'nın onay ve kadro tahsisi ile buralara atama yapılabilir! Dolayısıyla, zikredilen bu 15.000 kadronun atamasının hemen yapılabilmesi gibi bir şey asla söz konusu değildir. Nitekim; bu sene için bu kadrolardan ancak 100 kişinin atamasının yapılabileceği Devlet Bakanı M. Ali Şahin tarafından açıklandı. Diyanet, ülkemizdeki din hizmetlerini gören ve bu işle vazifeli kılınan bir Cumhuriyet kurumudur. Devlet bu kuruluş sayesinde; ülkenin en ücra köşelerine kadar giderek vatandaşına 'kendi kontrolünde' din hizmeti vermektedir! Böyle yapmakla devlet, kendisini korumuş ve dini; 'ne idüğü belirsiz' kişi veya kişilerin tasallutundan kurtarmıştır! Bu durumun canhıraş örneğini Avrupa'da görmekteyiz. Avrupa ülkelerine gönderdiğimiz işçi vatandaşlarımızın din hizmetlerine; resmi kanaldan yani Diyanet vasıtasıyla cevap verebilmeye 10 sene gecikmeyle başlayabildik. Diyanet, Avrupa'ya 1971 senesinden sonra gidebildi! Gidildiğinde, korkunç bir manzara ile karşılaşıldı! Evet; kelimenin tam anlamıyla, Avrupa'daki vatandaşlarımız arasında din, 'ne idüğü belirsiz' kişilerin ellerinde kalmıştı! Din adına bir sürü zararlı cereyanın fink attığı; camilerin parsellenip bölüşüldüğü bu el diyarında; devlet ve millet düşmanları türedi! Türkiye'mizde de bunun acı örneklerini görmedik mi? 'Hizbullah örgütü' Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun kadrosuz camilerinde; 'ne idüğü belirsiz!' sözde bu denli din adamları tarafından türetilmedi mi? Merhum Özal'dan sonra (1991), Diyanet'e bir kadro tahsisi dahi yapılmamıştır! 20.000 dolayında cami kadrosuzluk sebebiyle; devletin kontrolü ve denetimi dışındadır! Şu halde yapılması gereken; bütçe imkanları ölçüsünde, zamanla bu kadrolara atamaları yapmaktır. İşte, bu 15.000 kadro talebi; gelecek zamana matuf kadroların 'ihdas'ından ibaretti. Nitekim; aynı ihdas talebi, bundan önce de (Diyanet'ten sorumlu Devlet Bakanı Nevzat Ercan döneminde; 1997 senesinde, 16.667 olarak) yapılmış ve hiç kimseden ses ve seda çıkmamıştır! Şimdi çıkmasının sebebi; iktidarda AK Parti'nin bulunmasından ve mahut çevrelerin öküz altında buzağı aramasındandır!