Hak, güçlünün olduğu müddetçe...

A -
A +

Güçlü olanın yaptıklarının yanına kâr kaldığı bir dünyada yaşıyoruz. Haklılığınız adeta gücünüzle orantılı! Hak ve adalet duygusunun gelişmediği ilkel toplumlardan tevarüs edilen bu alışkanlık, maalesef milenyum çağında da geçerli. İşkence konusunda gök kubbeyi inletip suret-i haktan gözükenler; bu uğurda uluslararası mahkemeler kurdurup güçsüz zalimleri yargılayanlar; aynı suçu kendileri hem de daniskasıyla işlediklerinde, sade suya tirit kabilinden cümlelerle tenkitle ve bilmem neyin nezdinde protestolarla geçiştiriyorlar. Mahkeme "Ağa"nın olunca, kendisinin yargılanması diye birşey mevzu bahis olamıyor! ABD ve İngiliz askerlerinin Irak'ta İsrail askerlerinin de Filistin'de tatbik mevkiine koydukları, en vahşi işkencelere işte, dünya bu gözle bakıyor. Bu kafayla mı "küresel terör" önlenebilecek? 11 Eylül baskınından sonra, neredeyse bütün dünya "küresel terör"e karşı kenetlenmiş ve ABD'nin yanında yer almıştı. ABD, mahut bahanenin ardına sığınarak bütün dünyayı yanına çağırmıştı. Bilindiği üzere, bu çağrıya kulak da verilmişti. O vakitler, hiç kimse ABD'nin sağ gösterip sol vuracağını zannetmiyordu. Önce Afganistan ve ardından Irak'ta sergilediği manzara ABD ve mütefiki İngiltere'nin niyetlerini açıkça ortaya koymaktadır. Barış, huzur ve demokrasi vaadiyle işgal ettiği Irak'ta manzara ortadadır. Adalet terazisi işlemiyorsa... Her geçen gün iç savaşa biraz daha yaklaşılmakta, akan kan çoğalmaktadır. Allah saklasın; Irak'ta çıkabilecek bir iç savaş, bütün bölgeyi ve dünyayı tehdit eder. Zira Irak, kendine özgü bir devlet değildir. İçerideki çeşitli dinî ve ırkî unsurların komşu devletlerle irtibatları vardır. ABD, bu durumu başından beri bildiği için, Irak'la bu denli irtibat halinde bulunan Suriye ile İran'ı da hedef almış ancak, dünya kamuoyunun sert tepkisi karşısında işi sürüncemede bırakmıştı. Daha açık ifadesiyle biraz ertelemişti. Öte yandan; Gazze'den çekilme planı partisi tarafından raddedilen İsrail Başbakan'ı Ariel Şaron istifa etmiyor; ABD ise, Şaron'u desteklediğini ilan ediyor! Böylece dünyada "gücün hukuku" oluşturulmuş; ideal hukuk sırra kadem basarak yerini kaosa ve teröre terketmiştir! Şimdi sorarım size; Irak'ta işkence suçu işleyen ABD askerlerini, dünyada hangi güç yargılayabilecektir? Yargılayabilecek midir? Büyük Orta Doğu coğrafyası... Şiddetin, baskının ve zorbalığın olduğu yerde, adalet terazisi işlemiyor, işletilemiyorsa bunun yerini terörün almasından daha tabii ne olabilir? Şu halde; ABD ve müttefikleri, teröre karşı mı yoksa terörden yana mı icraat yaptıklarını görmeli ve ona göre adım atmalıdırlar! Totaliter ve kapalı rejimler, kendi içlerinde mevzi terörü besler; ardından da onunla mücadele (!) ederek halkını meşguliyetle tedaviye tabi tutar! Bu durum artık açık ve demokratik rejimlerde de; içeride ve dışarıda pekala tatbik edilebiliyor. Dikkat edilirse, art niyetli ve hesapçı güçlerin tek bahaneleri vardır; bunun da adı İslam fundamentalizmidir (!) Büyük Orta Doğu coğrafyası (Fas'tan Pakistan'a) baştan başa İslam topraklarıdır. Bu coğrafyada yer alan hiçbir devlette demokrasi ve insan hakları gelişmiş değildir. İşsizlik ve gelir dağılımındaki adaletsizlik korkunç boyutlardadır. Yani buralar terör için en mümbit arazilerdir. Bir maden gibi işletilmeye ve kullanılmaya müsaittir. Başta petrol olmak üzere, yeraltı ve yer üstü zenginlikleri de bu bölgede bulunduğuna göre; terörle mücadele ve buralara demokrasi getirmek adına seçilen hedef tam isabetlidir. İslam Âleminde bu uyuşukluk, gaflet, dalalet ve hıyanet olduğu müddetçe daha çok bela ve musibetlere uğrarlar!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.