Dün, Cihan Devletine sahipken de yalnızdık; bugün de öyle... Tarihin ne hazin tecellisidir ki, bu asil millet; mazlum ve mağdur iken zalim olarak gösterilmekte; zalimler bununla da yetinmeyerek, bu iftiralarının tarafımızdan kabulünü ve bedelini (!) isteme cüretine yeltenmektedirler. Konumuz elbette ki, mahut sözde Ermeni soykırım yalanıdır. Baştan ifade edelim ki, bu çok önemli konuda bizim kabahatimiz yok mu? Resmi ve sivil kurum ve kuruluşlarımızla 80-85 senedir gaflet içerisindeyiz! Oysa yılan, büyüdükçe büyüdü; ejderha halini aldı; yeni yeni aklımız başımıza geliyor. Tehciri soykırım diye haykıran Ermenistan, dünyadaki Ermeni diasporası ve Ermeni destekçiliğine soyunan çeşitli ülkeler; 85 sene önceki hadiseleri çarpıtarak sorguluyor da; daha dün işgal ettikleri Azerbaycan topraklarından sökülüp atılan 1.5 milyon; evinden yurdundan kopartılan ser-sefil insanın halini görmezlikten geliyor! Dünyanın hiçbir ülkesi de bu durumun hesabını sormuyor. Ve yine daha dün Ermeni ASALA örgütü, onlarca dışişleri mensubumuzu hunharca katledip şehit etmedi mi? Osmanlı'ya ihanet ettiler Ayrıca; biz de 85 sene öncesine gidelim. Batılı güçlerin oyununa gelip ayaklanan ve velinimeti Osmanlı'yı arkadan vuran Ermeniler; dünya kurulalı beri görülmedik şekilde 517 bin 955 Türk'ü hunharca katlettiler. Osmanlı hükümeti, o günün savaş şartlarında "Tehcir" kanunu çıkararak; devlete başkaldıran bu arsızları, imparatorluğun daha verimli yerlerine gönderdi. Bu gönderilme esnasında, intikam duygusuyla bazı kişiler bir kısım Ermenileri öldürmüş olabilir. Ölümlerin çoğunluğu ise, o günkü yol ve iklim şartlarından meydana gelmiştir. Bütün bunların toplamı ise, asla abartıldığı şekliyle 1-1.5 milyon insan değildir. Öldürülen, Türklerin ancak dörtte biri kadardır. Bütün bu söylediklerimizin tarihi vesikaları, arşivlerimizde mevcut olup, bunlardan çoğu derlenip yayınlanmıştır. Bizim esas kabahatimiz, bu yalın hakikatleri, gün yüzüne çıkarıp dünyaya haykıramayışımızdır. Neredeyse haklıyken haksız duruma düşmüş gibi bir halimiz var! Nitekim, bütün bu yalın hakikatlerle haklı, mazlum ve mağdur olmamıza rağmen, bugün maalesef müdafaa konumundayız! Siyaset kurumu, ender rastlanan iyi işlerinden birisini yaparak; iktidarla ana muhalefet partisi bir araya gelerek ortak bir girişim başlattı. Bu anlamlı iş birliğinden Ermenistan Devlet yetkililerine bir çağrıda bulunuldu. Her iki tarafın ve dünyanın çeşitli ülkelerinden tarihçilerin bir araya gelerek; tüm arşivlerin taranması ve incelenmesiyle bu iş sonuçlandırılmak istendi. Türkiye'nin bu samimi talebine Ermenistan Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan olumsuz cevap verdi. Belli ki, Ermeniler, kendi tarihleri ile yüzleşmek istemiyorlar. Yalanlarla siyaset yapmayı yeğliyorlar ve bu durumlarını ısrarla sürdürüyorlar. Sebebi basit; tüm bu yalan ve iftiralarına dünyadan destek buluyorlar. Hem de; çoğunluğu bizim dostumuz(!) ve mütefikimiz(!) olan ülkelerden bu desteği görüyorlar. Bu film yeni değil! Biz bu filmi yeni görmüyoruz ki!.. Kıbrıs'ta da aynı şekilde yalnızlığa itilmedik mi? Çözümsüzlüğü tescilleyen Rum tarafı olmasına rağmen ödüllendirilip, AB'ye alınan yine onlar oldu. Kuzey Kıbrıs'taki insafsız ambargolar ise hâlâ sürdürülmekte. Demek ki, bu uluslararası arenada haklı olmak, tek başına birşey ifade etmiyor. Mutlaka bu durumun dillendirilip karşı taraflara kabul ettirilmesi gerekiyor. Ermeni'ye kızacağımıza; bu uğurda şimdiye kadar neler yaptıklarımıza, daha doğrusu yapamadıklarımıza bakmamız lâzım!