Hantal devletten kurtulmak

A -
A +

İdarede ve mevzuatta merkezi bir anlayışıyla, her işi Ankara'ya havale ederek bürokrasiye boğulan ve hizmette adım atamaz hale gelen hantal bir devlet yapısı oluşturduk. Devletin kuruluş aşamasında, bunun böyle olması tabii ve gerekli idi. Çünkü, o günlerde bağımsızlık mücadelesi veriliyordu ve oluşturulan devlet, savaş şartlarında meydana getirilmişti. Aradan geçen 80 sene zarfında, dünya kaç defa yeniden şekillendi; girmediğimiz 2. Dünya Savaşı sonrası, dünya haritası ve büyük güçlerin nüfuz sahaları yeniden belirlendi. Rusya önderliğinde kurulan komünist Doğu Bloku, 75 senelik melanetini icra ederek, dağılıp gitti. Bu savaşın mağluplarından, yıkılıp yakılan ve bölünen Almanya ve iki atom bombasına hedef olan Japonya, yalnızca çeyrek yüzyıl içinde eski kuvvet ve kudretlerine erişerek dünyanın ABD'den sonraki büyük ekonomik güçleri haline geldiler. Avrupa ülkeleri kurdukları Birlik'le aralarındaki fiziki sınırları kaldırdı. Komünizmin pençesinden kurtulan Doğu Bloku ülkeleri hızla demokrasiye ve serbest piyasa ekonomisine geçerek, devletlerini ve sistemlerini yeniden yapılandırdılar. Biz ise, 1945 senesinde 'cebri hürriyet telkinleri' ile geçtiğimiz sözde demokrasimizi, her 10 senede bir kesintiye uğratarak; ne demokrasimizi, ne insan hak ve hürriyetlerimizi ve ne hukuki ve sosyal yapımızı istenilen seviyeye çıkarabildik. Milleti hiçe sayarak devleti kutsallaştırdık! Yunanlı 20 bin dolarlık bir hayat sürerken biz Türk insanını 3 bin dolara mahkûm ettik! Ne idari yapımızı, ne mevzuatımızı ve ne de personel rejimimizi yenileyebildik. Sorunlar, kartopu misali yuvarlana yuvarlana çığ halini aldı ve bürokrasiye boğulan Ankara adım atamaz oldu. Milletin ihtiyaçları arttıkça, Ankara kurtuluşu (!) milleti sıkboğaz etmekte buldu. Gün geldi; Türkiye'den bir Özal geçti! 80 sonrası, iki dönemlik iktidarında Özal, Türkiye'yi ve Türk insanını dünyaya, dünyanın gerçeklerine açtı. Bir dizi reformlar yaparak, belirli tabuları yıktı. Ömrü vefa etmedi; Özal yaşasaydı, bugün bu sıkıntıları konuşmayacaktık. Önümüzde bir AB fırsatı var; eğer, devletimizi küçültür ve şeffaflaştırabilirsek bu şansı değerlendirebileceğiz. Ve Türk insanını layık olduğu birinci lige dahil edebileceğiz. Bu şansı kaçırırsak, 3. dünya ülkesi olmaya mahkûm olacağız. Ne garip tecellidir ki, bürokrasiye boğulan ve adım atamayan Ankara, yine dış telkinlerle kendine gelebiliyor! İçine sürüklendiğimiz ekonomik krizlerle el açtığımız dışarısı, verecekleri paraların çar-çur edilmemesi için, yapısal reformları bir an evvel yapmamızı istiyor. Başbakanlığın hazırladığı geniş kapsamlı bir raporla, devletin yeniden yapılandırılacağı vazediliyor. Zararın neresinden dönülse kârdır diyor ve o günleri iple çekiyoruz! E-mail: fuat.bol@ihlas.net.tr

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.