Anadolu'da 'iki dere arasında kalmak' diye bir deyiş vardır; Irak krizinde Türkiye'nin konumu aynen bu durumu yansıtmaktadır! Bir tarafta; ceberut tavrı içinde, dost ve müttefikimiz ABD, diğer yanda; bölgesinde tehdit unsuru olan komşumuz Irak ve onun başında malum Saddam bulunmaktadır. Saddam, yönetimi süresince kendi halkına zulmetmiş; gözünü kırpmadan Irak halkını bir tehlikeden öbürüne atmış ve devamlı surette ABD ve Batılı ülkelerin menfaatlerine hizmet etmiş bir zorbadan başkası değil! Gelinen bu günkü nokta itibariyle; fiili olarak 3'e bölünmüş bir Irak'ın İsrail'den ziyade Türkiye'nin güvenliğini tehdit ettiği apaçık ortadadır. Dolayısıyla; muhtemel bir ABD operasyonunda Türkiye'nin olaya seyirci kalması, bizzat kendi güvenliği açısından son derece sakıncalıdır! Türkiye, nasıl ki, aynı muhtemel savaş öncesi; savaşın çıkmaması için çırpınıyor ve elinden geleni yapıyorsa, savaşta da; meydana gelebilecek tehlike ve zararları asgariye indirebilmek ve başındaki Kürt belasını defedebilmek, hiç olmazsa kendi kontrol ve güdümüne alabilmesi için aynı niyet ve kararlılıkta operasyona müdahil olmalıdır! Aksi halde; bitaraf olan bertaraf olur! Kim ne derse desin; AK Parti hükümetinin; savaşın önlenebilmesi doğrultusunda sergilediği tavır ve bu meyanda almış olduğu tedbirler takdire şayandır. Muhalefetin hükümeti, savaş kışkırtıcılığı yapmakla suçlaması kuru gürültüden başka bir şey değildir. Sorumlu mevkide olan hangi hükümet olursa olsun, bu tedbir ve kararları almak zorundadır. Hadise, bütün dünyanın gözleri önünde cereyan etmektedir. BM denetçileri, aylardır arama yapıyorlar. Irak'ta 400 ayrı noktada incelemede bulundular. Bu yerler; iddia edildiği gibi, Iraklılar'ın işaretleyip götürdükleri yerler değildir. Denetçilerin, gözlerine kestirip ani baskınlar yaptıkları yerlerdir. BM Güvenlik Konseyi'ne sunulan her iki raporda da; 1441 sayılı karara aykırı ve savaş sebebi sayılabilecek herhangi bir bulguya rastlanmadı! Şimdi gözler Güvenlik Konseyi kararında! Güvenlik Konseyi üyeleri Rusya, Fransa ve Çin'in takınacağı tavır; bunların muhtemel aykırı tavırlarına ABD'nin cevabı merakla beklenmektedir! Fransa, Almanya ve Belçika'nın NATO içindeki aykırı tavırları, ABD'yi bu ülkelere karşı ekonomik tedbirler almaya sevk ederek, ittifak içinde ilk ve önemli bir çatlak meydana getirdi! Aynı durumun BM içinde de yaşanması hali, dünyayı yeni bilinmezlere doğru hızla itmektedir. Güçlü olan ABD'nin suçlu addedilmesi neyi değiştirmektedir? Böyle bir harekatın neresinde olacağına karar verilirken; savaş esnasında ve sonrasındaki kâr ve zararlar çok iyi hesap edilmeli; gerektiğinde peşin tahsil edilmelidir! Birinci harekattaki hayal kırıklığımız ve zararlarımız ortada zira!