Nedense bir kısım medyamız, ısrarlı yayınları ile; bu milletin hükümeti ile bu milletin silahlı kuvvetlerini birbirlerinden ilgisiz gibi addetmenin ve hatta daha da ileri giderek birbirlerine rakipmiş gibi göstermenin anlaşılmaz gayretkeşliği içinde!.. Önce, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 5-6 bin kişiye gönderilmiş bulunan bir basın açıklamasını; yalnızca 313 generale gönderildiği ve bunların hükümeti uyarması gereği üzerine bir haber yapıldı. Ardından generallerin her birisinin, "Sayın generalim!" diye başlayan bu metni MHP liderine iade ettikleri iddia edildi. Aynı basın açıklaması takriben bir ay önce bizim şahsımıza da gönderilmişti. Görüşlerine katılırsınız katılmazsınız ama, bir siyasi parti liderimizin görüşleri bütün bunlar... Bunları açıklamasından ve kendilerince önemli gördükleri kişilere göndermesinden daha tabii ne olabilir? Nitekim; bir hafta estirilen fırtınalardan sonra MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Şandır; ne böyle sadece generallere gönderilen ve ne de generaller tarafından kendilerine iade edilen bir mektup olayının söz konusu olmadığnı açıkladı! Huzurdan huzursuz olanlar! Oysa bir hafta boyu; mahut kalemşörler "hem nalına, hem mıhına" vurarak ortamı gerdiler. Burnumuzun dibindeki, kanın gövdeyi götürdüğü Irak'tan bile ibret almıyoruz. Galiba, Türkiye'mizde rahat, huzur ve istikrar birilerine batıyor. Bundan dolayı huzursuz oluyorlar. Kavgadan kaotik ortamdan ve dumanlı havadan medet uman bu tipler, gerçekte ne yapmak istiyorlar? Dünyanın hangi demokratik ülkesinde YAŞ kararları bizdeki gibi tartışma konusu yapılır. Hatta hangi demokratik ülkede terfi eden veya emekliye ayrılan komutanların resimleri gazetelerin manşetlerinde veya sürmanşetlerinde yer alır, televizyonların ana haber bültenlerinde birinci haber olur? Şeytanı çatlatan senaryolar! Her sene yapılan rutin bir iş, daha öncesinden öylesine çığırından çıkarılıyor ki; ister istemez gündemin baş tarafına oturuyor! Şeytanı çatlatan senaryolar üretilip, bunlar yazılıp çiziliyor. Sonra da, bütün bunlar hakikatmış gibi bakanlara, başbakana veya diğer ilgililere sorulup cevaplandırılmaları isteniyor. Tamamen hayal mahsulü olan yalan ve iftiralarla gündem oluşturuluyor; kamuoyu gerilerek bunlarla meşgul ediliyor. Başbakanla Genelkurmay Başkanı arasında geçtiği iddia edilen; "... sizin görüşünüzü biliyoruz!" şeklindeki Özkök Paşa'ya atfedilen cümle için Başbakanlık yazılı açıklama yapıyor. "... Kesin gerçek şudur: Yüksek Askeri Şûra çalışmaları sırasında Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök arasında yazdığınız biçimde bir konuşma geçmemiştir. Size anlatıldığını öne sürdüğünüz diyalog bir dedikodudur, yalandır, iftiradır..." Gazetecilik adına yapılanlar! Ülkemizin bunca meselesi çözüm beklerken; biz dedikodularla yatıp, yalan ve iftiralarla kalkıyoruz. Bunu da gazetecilik mesleği adına yaptığımızı ileri sürüyoruz. Yani, toplum adına iş gördüğümüzü iddia ediyoruz. Bu toplumun meselesi bunlar mı Allah aşkına? Başbakanlık-hükümet, Genelkurmay Başkanlığı hepsi bu milletin üzerine titrediği güvenip hizmet beklediği kurumlar değil mi? İdrak ve iz'an yırtıcı hayvanların inlerine çekilmiş olsa da onları oradan çekip çıkaracak ve cemiyet arenasında yeniden taçlandıracak kahramanlar nerede?