Her Allah'ın günü yeni bir deprem yaşamak...

A -
A +

Hükümete kalırsa, 17 Ağustos Depremi'nin yaraları sarıldı; birkaç aya kalmaz, kalıcı konutlar da tamamlanıyor. Ufak tefek eksiklikler var ama, böylesine büyük bir felaketten sonra, elde edilen başarı ve gelinen nokta, yabancı ülkelerin bile gıpta edeceği derecede!.. Evet; aynen böyle!.. Yukarıdaki ifadeler, 17 Ağustos Depremi'nin 2. seney-i devriyesinde hükümet yetkililerimize ait. Başbakanından yardımcılarına ve bakanlarına kadar, hükümet üyelerimiz olayı bu şekilde yorumladılar. Onlara kalsa, sanki bu ülkede deprem olmamış gibi!.. Halbuki; bu ülke, 17 Ağustos Depremi'nden sonra da, hemen her Allah'ın günü bir deprem yaşıyor ve başta 17 Ağustos Depremi olmak üzere, meydana getirilen her depremin yaraları derinleşerek devam ediyor. Şimdi sorarım size; 17 Ağustos Depremi'nin ve onu takip eden, ekonomik, siyasi, sosyal ve ahlâki depremlerin meydana getirdiği maddi ve manevi kayıplarının sorumluları kimlerdir ve bu güne kadar, hangisinden en ufak bir hesap sorulabildi? Göstermelik şekilde tutuklanıp salıverilen 3-5 müteahhit mi, bu işin bütün sorumluları? Başta Ankara ve yıkılan şehirlerin mahalli siyasi ve teknik sorumluları nerede? Esas suçlu bunlar iken ve bunlardan en ufak bir hesap sorulmazken; gariban ve sorumsuz müteahhitlerden ne istenebilir? Nitekim ne istenebildi ki? Sen; Ankara olarak, zemini balçık olan tarım arazilerini, şehir statüsünde imara açacaksın, oradaki şehirleşme ile beraber, gelen siyasi mahalli yöneticiler, maddi ve siyasi rant uğruna bu imarı genişleterek, ruhsat vereceksin!.. Belirlediğin doğrultuda proje isteyip müsaade edeceksin; inşaat esnasında, yine senin teknik elemanların, sözde kontrol edip onay vereceksin; 200'e yakın işlemi bulan bütün işler olurken, her birinden ayrı ayrı rüşvetini alacaksın!.. Bir deprem vukuunda, şehirler yerle bir olup, binlerce insan ölüp, on binlercesi yaralanıp sakat kalırken, suçlu diye garip müteahhidi gösterip, bu vebalden kurtulacağınızı mı zannediyorsunuz? Bu dünyayı, şöyle böyle atlattınız diyelim; ya bunun altı ne olacak? Sorumsuz ve gayr-i ahlâki davranışlarınız yüzünden toprak altına girenlere ne diyebileceksiniz, nasıl hesap vereceksiniz? İşin garabetine bakın ki, akıllandık diyoruz ve mevcut bu yerlere en fazla iki kata kadar imar kararı veriyoruz. Ama, 8 katlı orta hasarlı binaları takviye onarım ile ve yine 8 katlı az hasarlı binaları da olduğu gibi bırakıp, yine bir depremle yeni bir felakete davetiye çıkarıyoruz! Bu durum yetkilerimize sorulduğunda da, 'eh, ne yapalım, bu konuda bir şey yapabilecek durumda değiliz!' demekle yetiniyorlar! Çalışma Bakanı Yaşar Okuyan'a gazeteciler soruyor; sizin iliniz Yalova, yıkıma maruz kalan diğer şehirlere nispetle, daha iyi durumda! Bunda, yapılan yardımlarda acaba bir ayrıcalık mı var? Bakan cevap veriyor; ne münasebet; mesela, bir Adapazarı'nın altyapısı ile 20 senedir uğraşılıyor, kolay değil!.. Yani, demek istiyor ki; Adapazarı şehrinin altı su! Alt yapı yapılamıyor! Yapılabilir ama, büyük teknoloji çok zaman ve büyük masraf gerektiriyor! Oysa, müteahhitlerle sabit fiyat üzerinden anlaşma yapılmış; çoğu işi bırakıp kaçmış, kalanlar da, 2 senedir işçilerine para ödeyemiyor! Diğer sorumlu bir bakan, ihale edilen sabit konutların 10-15 milyar lira arasında mal edilebildiğini ve hak sapihlerinin isterlerse; yerine göre bunları 35-40 milyar liraya kadar satabileceklerini söylüyor! İyi de; kendilerinin, hak sahiplerine konut edinsinler diye reva gördükleri para: 6 milyar lira! Verdikleri o 6 milyarı, 6 milyar olarak bıraksalardı, bir derece.. Sebep oldukları ekonomik krizlerle, o 6 milyar, bugün 2 milyar etmiyor ve onunla bir kümes bile yapılamıyor! Hükümete göre her şey güllük gülistanlık! Yaralar sarıldı; gıpta edilecek durumdayız! Daha dün Adapazarı'ndaydım. Televizyonlardan akseden bu sözlere karşı, Adapazarlı'nın öfke ve isyanını görecektiniz! Herkes gibi, onlar da görecek ama, ah şu sandık yok mu? Bir gelse! O vakit göreceğiz, kimin kime gıpta ettiğini!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.