Türkiye, başbakanı eliyle gittiği BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada; beş ülkeden meydana gelen BM Güvenlik Konseyi'nin yapısını ve işleyişini eleştirdi. Sömürgeci güçlerin gözlerinin içine baka baka hakkı ve gerçeği haykırdı. Bu yapılan, BM tarihinde bir ilkti.
Aynı Türkiye Başbakanı, dün de İsrail Cumhurbaşkanı'nın yüzüne; İsrail'in devlet terörü işlediğini haykırmıştı. Ayrıca, sittin senedir kapısında bekletildiğiniz AB'nin olumsuz tavırları karşısında da; 'gerekirse Şanghay Topluluğu içinde yer alırız!' diyerek; kızım sana söylüyorum ama, gelinim sen anla kabilinden Türkiye'nin paspas yapılamayacağını vurgulamıştı.
Bütün dünya sadece seyrederken Suriye'nin "devlet terörü" işlediğini hemen her platformda dile getirdi ve getirmeye de devam ediyor yine aynı Başbakan...
Milletvekilliği dönemimde Milli Savunma Komisyonu üyesi olarak; heyetçe Başbakan Tayyip Erdoğan'a refakat ederek Adapazarı'na Koç Holding'e ait KARSAN'a gittik. Programda Türk tankı 'ALTAY' vardı. Yüklenici firma, tankı, Alman teknolojisi ile ortak yürütecekti. Kapalı kapılar ardındaki uzun pazarlıklardan sonra, Başbakanımıza söylenen; 'ilk Türk tankının 7 sene sonra üretilebileceği' yönünde idi! Başbakanımız bu süreyi beş seneye indirdi ve sözünü aldı.
Bu işte bizim amacımız; elbette ki modern Türk tankını, bir an evvel ve Türk teknolojisi ile üretmek. Hükümet, bunun alternatif arayışlarına giriyor ve Japonya, ortak üretim sözü veriyor. Japonya ile bunun anlaşmasını imzalamaktan daha tabii ne olabilir?
Tıpkı uzun menzilli füze imalatı gibi; ABD'nin hem fiyatı çok astronomik, hem uzun vadeli, hem teknolojisini vermiyor.. Yani, sürekli ABD'ye bağımlı olacağız! Çin ise; hem ucuz, hem ortak yapalım ve yazılımları da size verelim diyor. Türkiye, ister istemez Çin'e yanaşıyor!
Yalnızca az bir kesitini verdiğim, bu denli dik duruşlar; başta dost (!) ve müttefiklerimiz (!) olmak üzere, dostumuz ve müttefikimiz olmayan ülkeleri, hep birlikte ürküttü.
Ve; fırsat bu fırsat diyerek; Türkiye'nin önündeki üç seçim sürecinin hemen öncesinde; el ele vererek, oluşturdukları senaryoyu tatbik mevkiine koydular!
Üç sene öncesinden başlamış 'yolsuzluk!' takiplerini birleştirerek, dört bir koldan, art arda operasyon başlattılar! İlk dalgada; ülke ekonomisine yüz milyar doları aşkın zarar verdiler! Belli ki, ilk hedeflerinde ülke ekonomisi ve Başbakan var. Ekonomiyi çökertip, Başbakanı da istifa ettirdiler mi, iş tamamdır!
Başbakan ve onun iktidarı olarak; bu kadar iyi niyetlerle iş yapacaksınız; kendinizden bilip atadıklarınız eliyle hançerlenmek isteneceksiniz! Sen de mi Brütüs değil; siz de mi Brütüsler!!!
'Niyet hayır, akıbet hayır' ve 'her şerde bir hayır vardır' boşuna dememişler.
Ve en mühimi: 'Hak şerleri hayr eyler; Mevlam görelim neyler; Neylerse güzel eyler!'