Her şeye rağmen..

Türkiye'mizin ne denli badirelerden geçtiği malum. Mevcut AK Parti iktidarının devraldığı ekonomik tablo da malum. On sekiz defadır IMF ile sözleşme yapmışız; her seferinde milletten biraz daha kemerlerini sıkmasını istemişiz; millet, ister istemez bu sıkıntılara katlanmasına rağmen sözümüzde duramamış ve her seferinde sil baştan yapmışız! Yani, borçlarımız daha da artmış, bununla birlikte ekonomik tablolar da kötüleşerek adeta katmerleşmiş! Bütün bu olumsuzlukların sebebi, basiretsiz yönetimler ve siyasî istikrarsızlıktı. Koalisyonlar döneminde, ülkenin kaynakları har vurulup harman savruluyor; adeta kapanın elinde kalıyor. Ne vakit ki, borçların faizleri ülke gelirlerini aştı; yani tam iflas bayrağı çekilecekken erken seçim kararı alındı. Millet, 1987 Özal'ın ikinci döneminden sonra, ilk defa bir partiyi tek başına iktidara taşıdı. Böylece, seneler sonra siyasî istikrar sağlanmış ancak devralınan tablo tek kelime ile hazindi. Mevcut iktidarın IMF ile yoluna devam etmesinden başka çaresi yoktu. Çünkü, kendi iktidarlarından önceki dönemde, IMF ile 17. Stand by imzalanmıştı. Mevcut tabloyu gören Başbakan Tayyip Erdoğan, milletten üç yıl daha sabretmesini istedi. Bir ay sonra üç yıl bitmiş olacak. Bu süre zarfında, hükümet, ekonomik programa bağlı kaldı ve asla popülist yaklaşım sergilemedi. Enflasyon düştü Nihayet; yani 18. uygulamadan sonra neticeler alınmaya başlandı. Seneler senesi, milleti canından bezdiren enflasyonun beli kırıldı. Tek haneli rakama indirildi (%8-9). Faizler düştü. Geçen yıl, yerli yatırımcı 45 milyar dolarlık yatırım yaptı. Hortumlamaların önü kesilerek yapılan tasarruflarla hükümet, duble yol ve konut inşaatlarına hız verdi. 69 vilayette 300 küsur şantiye harıl harıl çalışıyor. Türkiye'nin dört bir yanında duble yol çalışmaları bütün hızıyla sürdürülüyor. Başbakanın verdiği talimatla Türkiye'de yolsuz ve susuz köy kalmıyacak. Geçen hafta İzmit'ten geçerken, sınıf arkadaşım olan; Kocaeli Anakent Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu'nu telefonla aradım. Uğrayıp bir çayını içeyim dedim. Yaylada olduğunu, ertesi gün Gebze'ye geleceğini, beni çok özlediğini mutlak beklediğini söyleyince kıramadım ve ziyaretine gittim. Yaylada deyince; ben, pikniğe gitmiş olduklarını sanmıştım. Meğerse, Başbakanın talimatıyla bütün köyleri dolaşmakta; yolsuz ve susuz köy bırakmamak için yoğun bir çabanın içinde olduğunu gördüm. Özelleştirme hızlandı Tek başına iktidarla güven ve istikrar ortamı temin edilen ülkemizde özelleştirmeye hız verildi. En son olarak Telekom ve TÜPRAŞ'ın özelleştirilmelerini gördük. Gerçekleşen rakamların hayali bile mümkün değildi. Cumhuriyet tarihi boyunca ilk defa 20 milyon turist hedefine ulaşıldı. Tarım ve hayvancılığa önemli ölçüde destekler sağlandı; organik tarım teşvik edildi. En uzun kara sınırımız olan 800 km'lik Suriye sınırında mayınlar temizlenerek burası organik tarıma açılıyor. Kısmen bahsettiğimiz bu hizmetler herşeye rağmen yapılıyor. Yeterli mi, elbette değil ama, bütün bunlar iyiye gittiğimizin somut adımlarıdır. Daha iyiye gitmememiz için hiçbir sebep yoktur. Yeter ki, birliğimizi, dirliğimizi bozmadan yola devam edebilelim. Petrol 70 dolar Bütün bunlar, burnumuzun dibinde devam etmekte olan savaşa ve petrol fiyatlarının 70 dolarlara kadar çıkmasına rağmen yapılıyor, yapılabiliyor. Uygulanan programla ekonomimiz kırılganlığını atlattı. Kimse boş yere kriz falan beklemesin! Bu durumu bilerek ifade ediyorum. Çünkü, rantiyeden vurgunculuğa alışmış bir kesim, sürekli olarak kriz beklentisi içindedir. Hemen her platformda bunu dillendiriyor, moral bozmaya çalışıyorlar. Güven ve istikrar ortamını bu şekilde sürdürebilirsek yabancı sermaye de gelecektir. ABD'den dışlanan Körfez (Arap) sermayesi dünyada yeni alanlar arıyor. Bizim bu fırsattan iyi istifade edebilmemiz lazım. Batı'ya olduğu kadar, kapılarımızı Orta Doğu'ya ve Doğu'ya da açmalıyız.