Hizmette 35. yıl...

A -
A +

22 Nisan 1970.. 22 Nisan 2005.. Geriye dönüp baktığımızda; medyanın olmazsa olmazı meşakkat, sıkıntı ve çilelerle dolu koca bir 35 yıl nasıl geçmiş? Kimler gelmiş, kimler geçmiş bu 35 yıllık kervandan? Sevgili Peygamberimizin, dinimizin esasını teşkil eden bir Hadis-i şerif'leri var: Şöyle ki; "ameller, niyetlere göredir!" Gazete çıkarmak ve bunu yaymak da bir amel.. Gazetemizin kurucusu sevgili Enver Ören Ağabey, 70'li yıllarda bu gazetenin temellerini atarken, bir avuç idealist arkadaşıyla birlikte yola çıktı. Arkalarında ne bir holding, ne bir patron ve ne de bir maddî destekleyicileri vardı. İyi niyetle, ihlasla ve yalnızca Allahü tealaya güvenerek ve O'ndan yardım bekleyerek bu temeller atıldı. Niyetin halisliğine ve dolayısıyla temelin sağlamlığına bakın ki, onca girdaba, baskı, dayatma ve bizi içeriden ve dışarıdan bitirmek istemelerine rağmen, çok şükür dimdik ayaktayız ve hizmetimize daha da bilenmiş olarak, aşkla şevkle ve büyük bir heyecanla devam etmekteyiz. Hepimizden ziyade, bu aşk ve heyecan başımızdaki sevgili Enver Ören Ağabey'de var. O, bir ömrü insana yatırımla geçirdi. Gönüldaşlarına Çankaya'yı değil, ahireti hedef gösterdi. Asla; dar politika kalıplarına ne kendi girdi ve ne de arkadaşlarının girmesine müsaade etti. Nasıl bir gazete Peki, bu hizmet yolunda nasıl bir gazete çıkarılacaktı? Gazete malum; tenkit ve bardağın boş tarafını görmek ve göstermek esası üzerine kurulmuş basın müessesesi.. Hazret-i İsa bir grup inananıyla yolda yürürken, kenarda kokmakta olan bir hayvan leşi görürler. Gruptakiler, burunlarını tutup; kokusunu ve görüntüsünü dillendirip çekiştirirken, İsa aleyhisselam; "Ne mevzun, ne güzel dişleri var!" diyerek mukabelede bulundu. İşte, mesele bundan ibarettir. Onca cifenin içinde bile bir güzelliği bulup ortaya koymak ve insanları o güzellikle, başkaca güzelliklere sevkedebilmek. Enver Ören Ağabeyin bize öğrettiği gazetecilik budur. Bu gazetecilikle bu günlere geldik. Bu gazeteciliğimizle, çıkarmış olduğumuz Türkiye Gazetesi toplumun çimentosu olmuştur. Enver Ağabeyler bunu yaparken ve yapılmasını isterken bir gerçeğe üstelik vaz geçilemez bir gerçeğe vurgu yapıyorlardı: O da; kötünün emsal olmamasıydı!. Son senelerde Türkiye'mizin ve Türk insanının içine düşürüldüğü sıkıntılı süreç hepimizin malumudur. Her fert ve her şirket, bu krizlerden nasibini almıştır. Kim ne derse desin burada asıl kabahat, kötü yönetilen şirketlerden ziyade (hiç kimse şirketini kötü yönetmek ve batırmak istemez) ülkeyi kötü yöneten beceriksiz idarecilerdedir. Yani siyasetçilerde!. 3 Kasım 2002'deki Genel Seçimler öncesinde ülkemizin nasıl bir girdaba sürüklendiği cümle âlemin malumudur. Canına tak eden milletimiz engin sağduyusu ile tek başına bir iktidar çıkardı da, yaralar sarılmaya başlandı. İhlas Finans'tan dolayı mudilerimize bizim de borcumuz var. Onca batık bankalar Fon'a devredilirken, yalnızca Enver Ören Bey borcuna sahip çıktı ve o günkü kur üzerinden alacaklılarının hesaplarını dolara endeksleyerek ödemelerini yapmaya çalışıyor. Nice senelere O borç yalnızca sevgili Enver Ören Ağabeyin borcu değildir; ona gönül veren tüm çalışanlarınındır. Ceketimize varıncaya değin her şeyimizi satar, onu o borçtan kurtarırız! Yeter ki; Cenab-ı Allah ülkemize bir zeval vermesin. Gazetemizin Genel Yayın Müdürü olarak bendenizin naçizane, okuyucularımızdan bir isteğim var; ülkemizin barışına en büyük katkıyı temin eden Türkiye Gazetemize sahip çıkmaları ve bu gazetenin abonesini çoğaltmalarıdır. Bugün itibariyle günlük 225 bin net satışımız var. Sevgili okuyucularımızın her biri bir yakınını dostunu arkadaşını daha abone yaparsa, bu harcı pekiştirmiş oluruz. Hep birlikte nice senelere dileklerimizle kalın sağlıcakla...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.