58. ve 59. AK Parti Hükümetleri savaşın çıkmaması için elinden geleni yaptı. Kanaatimizce; birinci 'Tezkere'nin kabul edilmemesi de, aynı düşüncenin ürünüdür! İddia edildiği gibi; partinin iktidar tecrübesizliğinden kaynaklanmış değildir. Çünkü; ortadaki konu bir parti meselesi değil; topyekun milleti, milletin geleceğini ilgilendiren DEVLET meselesidir. Bu demek değildir ki, partinin içinde çatlak sesler yoktur! Demokrasinin gereği olarak; her siyasi partide çeşitli görüşlerdeki milletvekillerinin varlığı ayrı bir zenginliktir. Ancak; iktidar partileri; 'Tezkere' gibi devlet ve milleti hayati derecede ilgilendiren konularda, 'Grup Kararı' alınmasa bile, parti yönetiminin; yansıyan işleyiş şekliyle Bakanlar Kurulu kararını aynen geçirmek zorundadır! Bir teşekkül partileşip iktidara gelmişse; parti hüviyetini devam ettirebilmesi için bütünleşmeye ve bu bütünleşmeyi izhar ve ispata mecburdur. Bu da; kendisini en ziyade, 'Tezkere' ve Güvenoyu konularında gösterir. Buralardaki zafiyetin yani, bölünmenin demokrasi ile falan izahı mümkün değildir. O vakit ya parti bölünür veya hükümetten düşer! Belli ki, Hükümet; 17 Mart'ta oylanacağı belirtilen BM Güvenlik Konseyi Kararı için ayak sürümüştür. Güvenlik Konseyi'nde böyle bir oylama yapılmayıp; ABD Başkanının, Saddam Hüseyin'e ültimatomundan sonra; (Azor Zirvesi'nin ardından) yani savaşa çok az bir zaman kala, işin gereği yapılmış ve 'Tezkere' Meclis'e sevkedilmiştir. AK Parti Hükümeti akıllı bir politika neticesi; zamanı uzatmakla devleti de yanına almayı başarmıştır! Nitekim; Genelkurmay Başkanı'nın ve Cumhurbaşkanlığının, hükümetin; dolayısıyla 'Tezkere'nin yanında olduklarını açıklamaları, hükümeti kamuoyu nezdinde rahatlatmıştır! Yine; AK Parti Hükümeti'nin bu denli ayak sürümesi sonucunda ABD, harekât için (B) Planı'nı yürürlüğe sokma zorunda kalmış ve Türkiye'den bugün itibariyle yalnızca hava koridorunun açılmasını talep etmiştir. Nitekim; yeni 'Tezkere' de o mealde Meclis'e gelmektedir. Muhtemelen bugün oylanacak bu 'Tezkere'nin geçmemesi için hiçbir sebep kalmamıştır. Ha; bu demek değildir ki, 3. bir 'Tezkere' Meclis'e gelmeyecektir! ABD'nin hava taarruzları esnasında böyle bir 'Tezkere' yani; yabancı askerlerin Türkiye'de bulundurulmasını içeren Hükümet kararı; o günkü şartlar muvacehesinde yeniden Meclis'e gelebilecektir. Muhalefetin iddia ettiği gibi Hükümet kararsız değildir. Hükümetin zaman kazanmak adına yaptıklarını kararsızlığına hamletmemelidir. Zira, kraldan fazla kralcı olmanın mantığı yoktur! Uluslararası arenada yegane süper güç olan bir devletle müzakereler yapılmaktadır. Birinci Körfez Savaşı'ndan sonraki kayıplarımız ortada iken; Hükümet'in ince eleyip sık dokumasından daha tabii ne olabilir?