İçimizdeki ve dışımızdaki Türklüğün ebedi düşmanları, dün olduğu gibi bugün de huzurumuza kastediyorlar. Ankara'nın göbeğinde hunharca katledilen Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu cinayeti, sıradan bir olay değildir. Arkasında büyük güçlerin bulunduğu; planlı-programlı, provokatif bir eylemdir. Dolayısıyla, bu cinayetin tetikçisini yakalamak ve adalete teslim etmek de gerçeğin ortaya çıkması bakımından bir şey ifade etmeyecektir! Çünkü; o veya onlar, büyük bir ihtimalle kiralık katil cinsinden taşeronlardır. Kendilerini bu eyleme yönlendirenleri ve onların sinsi hesaplarını onlar da bilmiyordur! Ama; bu millet, teröre on binlerce evladını şehit veren bu asil millet, kendisine oynanmak istenen oyunları da, bu oyunların perde arkasındaki gerçek aktörlerini de çok iyi bilmektedir! Bildiği içindir ki; iç ve dış düşmanların hesap edemedikleri şekilde; 3 Kasım'da önüne konan 18 seçenekli ve nereden bakılırsa bakılsın neticesi 5'li 6'lı koalisyon yani, kaostan, tek başına iktidar çıkararak 'istikrar'ı yakaladı! İşte; dün olduğu gibi bugün de, bu millete istikrarı, huzur ve sükunu fazla görenler, bu tür eylemlerle toplumu yeniden kamplara ayırmak ve bu suretle sinsi ve kirli emellerine ulaşmak istemektedirler! Maalesef dün bunu başardılar. Artık yağma yok! Öldürülenler kimler ve hangi görüşte olurlarsa olsunlar; Türklüğün bu ebedi düşmanları, karşılarında muhtelif görüş ve düşüncelerin sahibi olan bütün bir milleti yek vücut ve kendilerine karşı sıkılmış bir yumruk olarak bulacaklardır! Sağ-sol, Alevi-Sünni, laik-anti laik, Türk-Kürt diyerek toplumu bölmek, dirlik ve düzenimizi bozmak istediler; şimdi de AB yanlıları ile karşıtlarını karşı karşıya getirmek emelindeler! Kıbrıs konusunda bile, AK Partisi hükümeti ile Rauf Denktaş'ı karşı karşıya getirmediler mi? Belli ki, düşman, yakalanan istikrardan fazla ürkmüş! Her durumdan vazife çıkarmanın derdinde! Milletimiz, engin sağduyusu sayesinde, kendisine oynanmak istenen bütün bu oyunları bozacak; ebedi düşmanlarının heveslerini kursaklarında bırakacaktır! Bu ülkede AB yanlılarının ve karşıtlarının bulunmasından daha tabii ne olabilir? AB'ye girmiş ve girmekte olan bütün ülkelerde de böyle değil mi? Kıbrıs için, BM Genel Sekreteri'nin hazırlamış olduğu planları da beğenenler ve beğenmeyenler; bunları tartışalım ve bir uzlaşmaya varalım diyenler olacağı gibi, tartışalım ama, şunları şunları dayatırlarsa asla uzlaşmayalım ve hatta, bu planları hiç tartışmadan reddedelim diyenler olacaktır. Olmalıdır da. Başka türlü demokrasi nasıl olacaktır? Yeter ki tartışabilelim ve tartışmayı kavgaya götürmeyelim!