Uzun seneler süren İnönü yönetiminden millet, öylesine bizar olmuş ve ona ve avanelerine öylesine nefret hisleriyle doluydu ki, ilk normal seçimle (1950) kendisini sandığa gömdü, hem de bir daha çıkarmamak üzere! 1950, 1954, 1957... Demokrat Parti kahir ekseriyetle seçimleri kazanıyor ve tek başına iktidarını yürütmeye çalışıyordu.
Yurdun en ücra köşesindeki; yedi pare köyü tir tir titreten uzatmalı çavuştan tutun, şehirlerin valilerine kadar hemen her kademedeki memurlar yani bürokrasi; İnönü tarafından dizayn edilerek şekillendirilmişti. İliklerine kadar İnönücü idiler. Mesela; İstanbul valisi, hem belediye başkanı ve hem de CHP il başkanı idi!
Menderes, bunlarla savaşarak millete hizmet için çırpındı. Ülkenin dört bir tarafı şantiyeye çevrildi; millet iş ve aşa kavuştu. Milletin kalkınmasına ve daha fazla uyanmasına tahammül edemediler ve o aşağılık 1960 darbesini yaptılar. İktidardan uzaklaştırıp darağacında sallandırıp zindanlarda çürüttükleri, zahiren Menderes ve arkadaşları idi; esas itibariyle topyekûn milletin ta kendisi idi.
Merhum Turgut Özal'ın 7-8 senelik pırıltılı dönemi hariç; 2002 senesine gelinceye kadarki, son kırk yıllık 'fetret' devrimizde; İnönü ile beraber Süleyman Demirel'in sorumluluğu ve vebali vardır. İnönü, milleti insan yerine koymadı, Demirel ise, milletin hak ve hukukuna sahip çıkmadı. Millet, kendisini ve ülkeyi yönetsin diye iktidar verdi; o ise, en ufak bir direnme karşısında şapkasını alıp gitti; daha doğrusu kaçtı!
Belki de ona memurdu; yarın tarihler yazdığı zaman öğreneceğiz!
İnönü zihniyeti, kendisinin iktidara ebediyen gelemeyeceğini anladığından; ihtilalle birlikte; gelecek iktidarları muktedir kılmamak için 'vesayet rejimi' oluşturdu. Ve; gerçek iktidarı, çok güvendiği başta asker olmak üzere bürokrasiye verdi. Artık milletin seçtikleri, iktidarcılık oynayıp gidiyorlardı; asıl ip, devamlı askerin yargının ve diğer bürokratların ellerinde idi.
Bütün mesele; milleti ve milletin seçtiklerini yönetimin dışında tutmaktı.
Milletin ayaklarına vurulan prangalar; nihayet, 12 Eylül 2010 halk oylaması ile kırıldı.
Millet için olmayıp, millete rağmen olan rejimlerin adları ve sanları ne olursa olsun; yaptıklarını ve yapmakta olduklarını burada ve dışarıda görmekteyiz. Bakınız; Sisi denilen aşağılık bir asker, kendi halkının üzerine nasıl tankla ve tüfekle gidiyor? Bizde de 28 Şubatçılar, öncesinde ve sonrasında daha niceleri aynı şeyleri düşündüler ancak; Allahü teala onlara fırsat vermedi.
Mısır, bizim yarım asır öncemizi yaşıyor! Ama, tarihler yarım asır öncesini değil 2013'ü gösteriyor; Cenab-ı Hakk mu'inleri olsun!
Hesabı verilemeyecek ihanet; millete karşı yapılandır. Ve, bu türlü hainlerden; nedense bizim coğrafyamız mebzul miktarda nasibini almıştır!