Sayın Kemal Derviş, ABD'de uzun seneler kalmış; belli ki Türkiye'yi ve Türk insanını yeterince tanımıyor. Bakanlar Kurulu'ndaki hoş olmayan halini de vurgulayan sayın Derviş; bunun uzun süreli devam edemeyeceğini ve mutlaka bir siyasi yapı içerisinde yer alacağını belirtti. Bir matahmış gibi, bu yerin sol olacağını, çünkü kendisinin solcu olduğunu da sözlerine ekledi. Dedik ya, Türkiye'yi ve Türk insanını yeterince tanımıyor! Tanısaydı, daha işin başında kendisini böyle bir riske atmaz, önünü tıkamazdı! Zira, Türkiye'deki solun hali malum. Darmadağınıklığı bir yana, Türk solu, seneler senesi kendisini bir türlü yenileyemedi ve çağa, çağın gereklerine ayak uyduramadı. Bu yüzden de milletten asla tasvip görmedi. Ecevit'in partisinin iktidarda oluşuna bakmayın; onun sol ideoloji ile gerçekte bir ilgisi yok. Nev-i şahsına mahsus; hatta bizzat Ecevitlere, onların şahsi görüşlerine göre dizayn edilmiş ve adına Demokratik Sol denmiş bir parti. ABD'den getirtilen sayın Derviş, ister istemez kendisini bir yangının ortasında buldu. Yüklendiği misyon da, evvel emirde bu yangını söndürmek olacak. Sayın Derviş'in yanlışı, problemi yalnızca ekonomik olarak görmesi ve yalnızca onun tedbirlerini almaya koyulmasıdır. Bu arada, esas unsur olan insanı görmezlikten gelmesi ve onu ihmal etmesidir. Halbuki, çıkarılması düşünülen onca kanunlar ve alınan bütün tedbirler insanlar içindi. Ekonomiyi de insanlar için düzeltiyoruz. Ama; yapılanlara bakınca, inanın hiç kaale alınmadığı görülüyor! Kaş yapalım derken göz çıkartılıyor! İnsanı, böylesine hiçe sayarsanız; korkarız, yarın kurtardığınız ekonomi de bir işe yaramayacaktır! İşte; Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün'ün tespitleri: 'Kasım 2000 krizinden bu yana yalnızca Ankara'da 2000 işyeri kapandı. Ayrıca 3 bin 162 şirket de el değiştirdi. Kapanan işyerlerine paralel olarak, geçen yılın aynı dönemine göre, karşılıksız çeklerde yüzde 73 artış yaşandı. Aylık ortalama 200 bin çekin arkasının yazıldığı dikkate alındığında, bu sene 2 milyon 400 bin çekin karşılıksız çıkacağından endişe ediyoruz! İşyeri kaybı, işsizler ordusunun milyonlara baliğ olmasının yanında devletin gelirlerinde de büyük oranda kayıplar söz konusudur. Ayrıca yılın ilk dört ayında mala karşı işlenen suçlarda geçen yıla göre yüzde 17.4'lük bir artış yaşandı. Kasım ayından bu yana fuhuş olaylarındaki artış da yüzde 324 olmuş!' Ankara'da meydana gelen bu vahim durumu bütün yurda teşmil edebilirsiniz. O zaman karşılaşacağınız manzaranın, insanımız adına yüzkarası bir tablo olduğu görülür. Bu yüzkarası tablonun müsebbibi hükümet olduğu halde, o, dimdik ayakta ve halen görevine devam etme pişkinliği içinde; işin mağduru olan millet de, sayın Derviş'in uygulamaya koyduğu yeni ekonomik programın piyonu! Yanlışı yapan hükümet, bunun bedelini ödeyeceğine; vurun abalıya diyerek, bu fukara millete yükleniyor! Sayın Derviş de politikada kendisine yer arıyor; insanın bu denli ihmal edildiği bir yerde solda veya sağda olsa ne çıkar? Neticede, bu insanlardan oy beklenmeyecek mi? Yoksa; o da Ecevit gibi Abdullah Öcalan'ın teslim edilmesine benzeyen bir olaya mı güveniyor?!