Malum; İslam ülkelerinin hemen hepsi, üzerlerinde ölü toprağı olduğu halde kuruldu. Daha açık ifadesiyle, bu şekilde kurulmalarına müsaade edildi. İşgalci ve sömürgeci batılı ülkeler, bu ülkelerin başlarına kendi yandaşlarını getirerek o yerleri terk ettiler. Dolayısıyla; o gün bugündür, bu yerlerde sömürgecilerin boruları ötmektedir. Batılı sömürgeci ülkeler, maddi ve manevi melanetlerini; halkları Müslüman olan bu ülkelerin başlarına getirdikleri şeyhler-emirler-krallar eliyle sürdürdü. Kurulan hiçbir İslam ülkesinin yönetiminde, kendi halklarının söz sahipliği mevzu-bahis bile olmadı; devamlı tepeden inmeci-dayatmacı ve zorba yönetimlerle yönetildiler. Bütün bu halklar, kendi ülkelerinde ve kendi (!) yöneticileri elinde; insan hak ve hürriyetlerinden yoksun olarak, âdeta esaret hayatı yaşayarak bugünlere gelindi. Bütün bu ülkelerin yer altı ve yer üstü zenginlikleri, yöneticileri marifetiyle ya, batılı ülkelere peşkeş çekildi, ya da petro-dolarlar olarak kendi adlarına aynı ülkelerin bankalarına yatırıldı. Özellikle 2. Dünya Savaşı'ndan sonra dünyanın genel tablosuna bir bakın; iç karışıklıklar, sıkıyönetimler, iç savaşlar ve birbirleriyle savaşlar; ölümler, kan ve gözyaşları yalnızca İslam ülkelerinde vuku bulmakta; dünyanın diğer kısmı ve özellikle batılı Hıristiyan âlemi derin bir sessizlik içinde gününü gün edip sakin bir hayat sürdürmekte! İslam Âlemi'nin bu denli perişanlığının en önemli sebebi; çil yavrusu gibi dağılıp başsız kalması ve birlik ve beraberlikten yoksun bırakılmasıdır. İslam Âlemi derken; İslam'a vurgu yapılmakta yani büyük bir dinin ismi zikredilmektedir. Oysa, bu dinin mensupları; kendi dinlerinin lider kadrosu olan 'halifelik'ten mahrumdurlar. O 'halife' ki, İslamiyet'te cihada izin verip onu ilan edebilecek yegane mercidir. Birlik ve beraberliğin sembol ismidir. Dün 'Halife' varken; Türkiye'nin girişmiş olduğu Kurtuluş Savaşı'nda 'Halife'nin isteği üzerine, çeşitli İslam ülkelerinde nümayişler yapılıp yardımlar toplanıp Ankara'ya gönderilmişti. Birlik ve beraberliği temsil edecek böyle bir makam olmadığı gibi, bugün; hemen tüm İslam ülkeleri birbirine düşman edilmiş ve birbirleriyle olan tüm münasebetleri kestirilmiştir. Daha düne kadar Türkiye'mizi hatırlayın; başta komşuları olmak üzere hiçbir İslam ülkesiyle sosyal-siyasi ve ekonomik kayda değer bir münasebeti var mıydı?! Bilakis; ayrışma ve düşmanlık için taraflar ellerinden geleni artlarına koymuyordu. Bizim mekteplerimizde; Araplar bizi arkadan vurdu! Onların mekteplerinde ise; Türkler bizi asırlar boyu sömürdü, yalanları okutuluyordu. Böylece yetişen nesiller birbirlerine düşman edilmek isteniyordu...