2002'deki esnafımızın hâlini bir hatırlayın. Âdeta harpten çıkmış gibiydiler. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Piyasalar altüst olmuş; gecelik faizler 7000'lere çıkmıştı. AK Parti'nin iktidara geldiği bu dönemde ortalık yangın yerini andırıyordu. O koalisyon dönemlerinde, ülkemizin ne kadar kötü yönetildiğini; âdeta kapanın elinde kaldığı o netameli günleri bir hatırlayın. Petrol 20 dolarken bu basiretsizliği gösterdiler; ülkeyi krizden krize sürüklediler. O günden beri, mevcut hükümet çırpınmakta; yaraları onarmakta ve sürekli olarak piyasalara güven telkin etmektedir. İstikrarımızı bozmak ve ülkeyi hızla kaosa sürüklemek adına yapılan absürdlükleri hangi dış düşman yapabilirdi?! Türkiye'miz, bölgesinde nazım rol oynayan, dünyanın gözünün üzerinde olduğu çok önemli bir ülkedir. Bölgemizin istikrarı, bizim istikrarımıza bağlıdır. Son asırdaki dünyadaki savaşlara dikkat edin; hemen hepsi enerji kaynaklarına sahiplik yüzünden çıkmaktadır. "Her keşif intikamı alır!" şeklinde değişmez bir, kaide vardır. Petrol, daha çok intikamını almaya devam edecektir. Hem kadrü kıymetini bilmeyenlerden ve hem de onun üzerinde çok kötü oynayanlardan intikamını almakta ve almaya da devam edecektir! Türkiye'miz coğrafi konum itibariyle enerji nakil hatlarının (Asya'dan Avrupa'ya) kavşak noktasında bulunmaktadır. Dolayısıyla, istikbalde dünyamızın istikrarı da bizim istikrarımıza endekslidir. Türkiye'miz, uzun yıllar; kendi önemini ve büyüklüğünü kavrayamadı. Sürekli olarak kabuğuna çekilerek yaşamaya zorlandı. Globalleşme, bu kabukları kırdı. Ve bizi, ister istemez dünya devleti konumuna itti! Biz istesek de istemesek de bu rolü oynamak zorundayız. İstikrarlı bir ülke olursak, rolümüzü rahat oynarız ve hem huzur bulur ve hem huzur aşılarız. Aksi halde, hem bizim, hem bölgemiz ve hem de dünyamız için tehlikeli olur!