İstikrarı yakaladık derken...

A -
A +

Devlet adamlığı kumaşı çok farklı bir şey. Özellikle kaht-ı rical dönemlerinde, bu kumaşın Kaf dağında dokunduğu söylenir! Milletler için; bu kumaşa malik yöneticileri bulmak ve başa geçirmek, 'Anka Kuşu'nun ele geçirilmesinden daha zordur! Bizim gibi çetin coğrafyalarda, sıradan yöneticilerin başarı şansları sıfırdır. Dünyanın, bu en netameli coğrafyasında at koşturmak; politikalar üretip milletinin refah seviyesini yükseltmek; öyle her babayiğidin işi değildir. Koskoca Cumhuriyet tarihi boyunca, bu denli devlet adamlarının sayısının bir elin parmakları kadar olmamasının sebebi budur. 50 seneyi aşkın demokrasi tarihimizde, lider denilebilecek kıratta devlet adamı sayısının üçle sınırlı olması (Menderes, Demirel, Özal), bu iddiamızın en açık delili ve ispatıdır. 17 Nisan'da bütün gazeteleri okudum. Sağlığında Özal'ın lehine bir tek yazı olsun yazmayanlar; muvafıkı, muhalifi ne kadar kalem erbabı varsa, hepsi koro halinde, merhum Özal'ın ruhaniyetinden istimdat dilercesine adeta günah çıkarıyorlardı! Kendisini kaybedeli geçen her günde, onu daha fazla aradıklarını, yana yakıla yazıyor ve gerçekte; geç de olsa bir hakkı teslim ediyorlardı. Özal'dan sonra geçen 10 sene; bu memleketin kayıp yılları olarak tarihe geçti! Nasıl geçmesin ki; bu 10 sene zarfında, koca ülkede taş üstüne taş konmadığı gibi, mevcut durum dahi muhafaza edilemedi ve topyekûn bir millet açlığa mahkum edildi! Öyle ki; adeta yangın yerine çevrilen koca ülkeden kaçan kurtulabiliyordu! İşsiz, güçsüz, beş parasız ve ümitsiz kalan insan yığınları; gemiler ve uçaklar dolusu ülkeyi, artlarına bakmadan terk ediyordu! Ülkede yatırımı olan saygın işadamları dahi, fabrikalarını sökerek, yurt dışına taşıyor; daha dün komünizmden çıkmış, Balkanlar'ın sefalet içindeki ülkelerine yerleşmeyi tercih ediyorlardı! Yurt içindeki sermayeyi teşvik ve artırmakla; yurt dışındaki sermayeyi de ülkeye çekmekle görevli politikacılarımız, bunların hiç birisini yapmadıkları bir yana; gittikleri komşu ülkelerde gördükleri Türk müteşebbisinin çokluğu ile övünmeyi maharet bilmişlerdir! Halbuki; o müteşebbisler kendilerinin şerlerinden sakınabilmek için o ülkelere gitmişler ve bin bir zahmet ve meşakkat içinde işlerini yürütmeye çabalıyorlardı! Bütün bu ve daha nice olumsuzluklar, 3 Kasım seçimlerinde sandığa yansıdı. Millet, devlet kumaşından değil, işportadan dahi giyinik olmayan ne kadar siyasetçi müsveddesi varsa, hepsini birden sandığa gömdü! Hem de bir daha çıkmamak üzere! Bir partiyi, büyük çoğunlukla tek başına iktidara getirerek; iki partili bir parlamentoyu 'istikrar' unsuru olarak meydana getirdi. İktidar partisi, daha iktidarının 6. ayını doldurmadan, ülke, yeniden bir güven bunalımına doğru hızla sürüklenmektedir! Nedir bu milletin bitmeyen çilesi?!. Koalisyon dedi, olmadı, tek başına iktidar dedi olmuyor; başka ne yapsın? Sahi, millet başka ne yapsın; onu söyleyin bari!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.