İktidarı devralmış siyasi partilerin; devletin belirli makamlarındaki kadrolarında değişiklik yapması gayet tabiidir. Bu durum, memuru politize etmek ve devlet memurluğu sıfatından alıp hükümetin memuru yapmak değildir! Bunun için de memur tayin ve terfilerinde (tenzil değil!) çok dikkatli olmak gerekir. İddia edildiği gibi, memur tayinlerinde kıyım yapılırsa; devletin çivisi çıkartılmış olur. Nitekim; devletin çivisinin çıkartılmış olduğu, bu denli kadrolaşmalara ilk defa; 1974 senesinde, CHP-MSP koalisyonunda şahit olduk! Bakanlıkları bölüşen bu iki iktidar partisi, memurlar arasında kıyım yaparcasına kadrolaşmaya gittiler! Burada da aslan payı, iktidarın büyük ortağı CHP'ye düşmüştü! Tayinlerde; yardımcı hizmetler sınıfı olan hademelere kadar indiler; haksız ve kanunsuz olarak; memurları bulundukları kadrolardan alıp, tenzil ettiler! Yetmedi; ayrıca, yurdun dört bir yanına çil yavrusu gibi dağıttılar! Ondan sonrası malum zaten; çivisi çıkartılan bu devlet memurluğu zihniyeti bir daha iflah olmadı; mahut 12 Eylül 1980 günlerine böylelikle gelindi. Bir hıyarın bile 3 ayda yetiştirilemediği bu memlekette; 1979 senesindeki Ecevit iktidarı döneminde; 'hızlandırılmış eğitim!' adı altında 2-3 ayda öğretmen yetiştirildi! Kim ne derse desin; kadrolaşmada sicili en temiz parti ve lider; Adalet Partisi ve onun devamı olan partiler ile, sayın Süleyman Demirel'dir! Dolayısıyla; bu ülkedeki memur kıyım ve kadrolaşmasında en sabıkalı parti CHP ve onun başta Ecevit olmak üzere lider kadrolarıdır. Özal sonrası koalisyon dönemlerinde de SHP veya CHP boş durmamış, eski ve mahut alışkanlığını aynıyla sürdürmüştür! Seyfi Oktay'ın ve Mehmet Moğultay'ın Adalet Bakanlıklarını ve onların atadıkları binlerce savcı kadrosunu düşünürseniz; ne demek istediğimizi anlarsınız! Bu dönemde; Savcı yardımcıları dahil, Adalet Bakanlığı'ndaki çeşitli kademelerde beş bine yakın kadrolaşmaya gidildi. Belli görüşteki insanları tayin etmekle devlette ayırımcılığa gidiyorsun ve yanlış yapıyorsun denildiğinde; Seyfi Oktay'ın verdiği cevap çok marnidardır: "Ne yani; MHP'lileri mi tayin edecektim?!." İşte gerçek bölücülük, ayırımcılık, adam kayırmacılık ve kadrolaşma budur! Nedense bu duruma, o vakitler hiç kimse ses çıkarmadı. Devleti ve memuru düşündüğünü iddia eden şimdiki zevat, o vakitler neredeydiler? Yoksa; bunlar da mı Seyfi Oktay gibi düşünüyor?! Tayinlerde dikkat edilmesi gereken; memuru incitmemek, özlük haklarına dokunmamak; bulunduğu kadrodan aşağı bir kadroya tayin etmemektir. Yani, tenzil yapmamaktır. Gerekirse; terfi ettirip başka bir kadroya atamaktır! AK Parti iktidarının bunlara dikkat etmekte olduğunu görüyoruz. Bunun yanında; maalesef, çeşitli siyasi iktidarlar marifetiyle devlette çöreklenmiş, şişirilmiş kadroların olduğu da bedihi bir hakikattir. Bunların dağıtılması; bu kurum ve kuruluşların verimli çalışabilir hale getirilmesi de siyasi iktidarın, sorumlu olduğu bir görevdir. Bu sorumluluğu yerine getirirken; yani devleti korurken; ona, sen kıyım yapıyorsun demek haksızlıktan öte insafsızlıktır! Ne yani; bir siyasi iktidar, kendi tayin ettiği Hazine Müsteşarı ile çalışamayacak mı? Bu makama tayin yapılmadan önce; anlı şanlı emekli bir general, televizyon ekranlarına çıkıp; 'Hazine Müsteşarlığı'na İstanbul Ekmek Fabrikası'nın müdürü getirilmek isteniyor!' dedi. Bu sözden bir gün sonra tayin gerçekleşti ve durumun hiç de, bu eski generalin dediği gibi olmadığı görüldü! O halde; yapılmak istenen şey; siyasi iktidarın üzerine gidip, onu ürkütüp yıldırmak ve çalışamaz hale getirmek, yani, başarısız kılmaktır! Davulu boyuna asıp, tokmağı başkasının eline vermekten ve bunda ısrar etmekten maksat, başka ne olabilir?