Anayasa konusunda hakemliği, doğrudan milletin kendisinin yapması esas olmalıdır. Evet; Meclis'ten 367'nin üzerinde oy almış olsa bile, anayasa değişikliklerini millete götürmelidir. Çünkü, işin esas sahibi millettir. Nitekim, anayasalar da esas itibariyle devletle millet arasındaki ana sözleşmeyi ihtiva etmektedir. Batıda da demokrasiler, öncelikle vesayetle kurulup zamanla gelişmiştir. Vesayetten kurtulmak, oralarda da hiç kolay olmamıştır. Özellikte vesayeti elinde bulunduran güçler (ordu, yargı...) sonuna kadar direnmekten geri durmamışlardır. Kolay değil; seneler senesi ellerinde bulundurdukları gerçek iktidar gücünü, koparıp alıyorsunuz. Vesayet demokrasilerinde, seçimle gelen iktidarlar hiçbir zaman gerçek manada muktedir değillerdir. Şeklen iktidardadırlar ama, gerçek muktedir başkalarıdır. Bu şekildeki yönetimler, ister istemez çok başlı olur. Siyasi iktidarlar yetkili olmadıkları konuların hesabını millete verirler. Gerçek demokrasilerin odak noktası millettir; herkes; her kişi ve her kurum, kendisini millete göre dizayn edip şekillendirmelidir. Zira, millet adına vardırlar ve millet adına icra-i faaliyette bulunmaktadırlar. Mahkemeler millet adına karar vermekte; hükümetler, icraatlarının hesabını millete vermektedirler. Vesayet demokrasilerinde millet, hiç kimsenin ve hiçbir kurum ve kuruluşun umurunda değildir. Millet, yalnızca sözde vardır. Meclis'in duvarındaki egemenlikten tutun, mahkemelerin adına karar verdiklerini iddia ettikleri millet, kale alınmaktan çok uzaktır. Artık, hemen herkes her şeyin farkında; kimseden bir şeylerin saklanabilmesinin imkân ve ihtimali kalmamıştır. Zira, gelişen iletişim araç ve gereçleri, vasilerin üzerlerindeki kalın şalları çekip almasıyla; kral geçinen nicelerinin çıplak bedenlerini gözler önüne serdi! Çırpınıp direndikçe bataklığa saplanıyorlar!