Kayseri modeli

A -
A +

Ecdadımızın kurup geliştirmiş olduğu "Vakıf medeniyeti"nin dünyada emsali yoktur. Bu medeniyet sayesinde; yedi iklim üç kıt'ada asırlar boyu payidar olduk. Cihan devletimizin yıkılışı ile beraber, bu emsalsiz medeniyetimizi de kaybettik! Yüce dinimiz İslamiyet'in tertemiz inancından alıp iliklerimize kadar sindirdiğimiz bu çok üstün değerlerin bugün kırıntıları ile yaşamaktayız. Allah'a ve ahiret gününe inanan insan, dünyayı; varacağı menzil için bir durak mesabesinde görüp değerlendirir. Dünya, ebedi yolculuk için hazırlık yerinden ve meşgalesinden başka bir şey değildir. Abes olarak; boş yere yaratılmadığının şuurunda olan insan bilir ki; esas sahip olduğum hazine, verip de kendim için ebedi olarak yaşattıklarımdır. Zira, insan ölünce ameli kesiliyor. Yani; sevap ve günah hanesine bir şey yazılmıyor! İşte bu halin müspet ve menfisiyle istisnaları vardır. Meselâ; bir insan kötü (günah olan) bir fiil işler. Öyle ki, bu yaptığı kötülükte bir çığır açmaktır. Kendisinden sonra da aynı günah, başkaları tarafından işlendikçe ona da o günah aynen yazılır! Sadaka-i cariye (verilen sadaka-yapılan hayır ve hasenat) da tıpkı bunun gibidir. Okul, cami, çeşme, yurt, hastane vb. insanlığın hizmetine olabilecek her hayır, yaşadıkça ve ondan insanlar istifade ettiği müddetçe o hayır sahibinin sevap hanesine yazılır. Dolayısıyla, bu tür insanların amel defterleri kapanmaz. Zarar da kazanç da hesapsız olur. "Vakıf medeniyeti" tesis edilmiş İşte bunun içindir ki, bizim atalarımız "hayırda yarışma"yı kendilerine hayat düsturu olarak seçmişler ve bunun neticesinde de "vakıf medeniyeti"ni tesis etmişlerdir. Geçen hafta sonu Kayseri'deydik. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ve Kayseri Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki devamlı davet ediyorladı ama bir türlü fırsat olmuyordu. Süleyman Çetinsaya dostumuz, Erciyes Üniversitesi'ne bir fakülte (İletişim Fakültesi) yaptırıp bağışlamıştı. Okulun açılışı için düzenlenen törene davet edildik. Kardeşi, bizim de İstanbul'dan arkadaşımız olan Ahmet Çetinsaya bizzat telefon edince kıramayıp gittik. Gidince; Kayseri'ye gitmekte ne kadar geç kalmış olduğumuzu fark ettik. Orta Anadolu'muzun bu güzide şehri her bakımdan temayüz etmiş, tertemiz, pırıl pırıl modern bir kent görünümünde. Şehri dolaştıkça; sizi mazinize götüren, göğsünüzü kabartan milli hasletlerinizin yansımasının en güzel örnekleri ile karşılaşıyorsunuz. Ve anlıyorsunuz ki; Vakıf medeniyetimizin ruhunu tevarüs ettiren bu güzel insanlar; "övünmek gibi olmasın ama Kayserili'yim" derken gerçeğin ta kendisini haykırıyorlarmış. Anadolu insanı dimdik ayakta İftiharla gördük ve anladık ki; Anadolu insanı dimdik ayaktadır ve milletimizin maddi ve manevi umutları kendisindedir. "Hayırda yarışan" bu güzel insanlar, amel defterlerini kıyamete değin kapatmayacak şekilde çeşitli hizmet eserleri meydana getirmişlerdir. Örneği olmayan Kayseri şehrimiz, her bakımdan tüm kentlerimize örnek olmaya namzettir. Bir üniversite düşünün; her fakültesi ayrı bir hayırsever Kayserili tarafından yaptırılıp bağışlanmış... Eğitimden sağlığa, kongre merkezinden tüm sosyal donatı alanlarına değin her hayırlı hizmetin altında bir veya birkaç Kayserili hayırseverin gayret ve katkıları var. Konut problemi olmayan şehir Kayseri, konut problemi olmayan yegane şehrimiz. Dürüst, çalışkan, Türk ve Türkiye sevdalısı Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki'nin teşvik ve gayretleriyle ve yine hayırsever Kayserililerin katkılarıyla on binlerce konut yaptırılmış ve bunlar sembolik fiyatlarla ihtiyaç sahiplerine sunulmakta... Başbakan Tayyip Edoğan, Kayseri Organize Sanayi Bölgesi'nde 139 tesisin temelini attı. Bu fabrikaların tamamı, Kayserililerin girişimleri sayesinde oluyor. Devletten bir kuruş teşvik ve yardım almadan yapılıyor. Demek ki, bu millet, iktidarına güvendiği ve iktidarı da gölge etmediği zaman şaha kalkabiliyor. Darısı diğer illerimizin başına...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.