Merkez sağın en köklü partisi olan DYP'nin, 3 Kasım seçimlerinde barajın altında ve siyasi tarihimizde ilk defa Meclis'in dışında nasıl kaldığı cümlenin malumudur! Okuyabilen için ibretlerle dolu trajik bir haldir bu! Seçimi kaybeden ve Meclis dışında kalan eski iktidar partilerinin bu halini kimse yadırgamıyor. Zira onlar, son 5 senedir millete kan kusturdular ve millet onları layık oldukları yere gönderdi! Pekiii; onlara alternatif olan ve Meclis'te Ana muhalefet partisi konumundaki DYP, nasıl oldu da barajın altında kalabildi? Kıl payı kaybedişte elbette Genç Parti'nin etkisi oldu ancak; kendisinden iktidar ve en kötü ihtimalle iktidar ortaklığı beklenen DYP'nin barajlarda gezinmesinin yegane sebebi, lideri ve onun yönetim kadrolarıdır! Tıpkı ANAP'ta olduğu gibi; Tansu Çiller de girdiği her seçimi kaybetmiş ama, bütün bunlardan gerekli dersi bir türlü çıkaramamıştır! İktidarların ezdiği milletin sesi olamamış ve muhalefet görevini yapamamıştır. Onun yerine bir başkası, mesela sayın Süleyman Demirel olsaydı; geçen son senelerin hükümetlerini analarından doğduğuna pişman eder ve gök kubbeyi başlarına yıkardı! Canından bezdirilen milletin önüne düşer ve topyekun bu milleti Başbakanlığın kapısına dikerdi! Dolayısıyla mezkür hükümetler de onca zamma ve zulme fırsat bulamadan istifa zorunda kalırlardı! Neden sonra Tansu Çiller istifa etti.. Ba'de harabil Basra! Oysa atı alan Üsküdar'ı çoktan geçti!.. Merkez sağ elbette böyle kalmamalı. Bir an evvel derlenip toparlanmalı ve eskiden olduğu gibi tarihi misyonunu ifa etmelidir! Nasıl; hangi lider etrafında ve hangi kadrolarla? Yazımızın başlığında bir kısım lider adaylarının isimlerini yazdık. Daha da çıkacağa benziyor. Yani tam bir aday enflasyonu yaşanıyor! Bir kere; seçimde Tansu Çiller'in yanında yer alanların; dolayısıyla milletten şamar yiyenlerin yeniden genel başkanlığa adaylıklarını koymaları pek yakışıksızdır! Muhalfarz seçilseler bile, ilk seçimde hezimetleri kaçınılmazdır! Zira, bu durumda; milletin onlara vermediğini onlar, zorla millete dayatmak istemiş olacaklardır! Beden-i sıhhati müsait olmayan Aydın Menderes'in adaylığı da yakışık almadı! Çünkü, seçimlerde hem Çiller'in yanında idi ve hem de ondan önce de; Erbakan'ın Refah Refah Partisi'nde; 'mezara kadar' söz ve şartıyla bulunuyordu! O halde?! Ufuk Söylemez, partinin çilesini çekenlerden; o da Çiller'in ekibinden.. Emanetçi ise, kendisine yazık eder! Mehmet Ağar, parti dışındaki, mahalli başarısını partiye taşımak istiyor, işi oldukça zor! Hasan Subaşı, aday olmak için aday olanlardan! 'Emanetçi' olarak suçlanan İlhan Kesici, kimin emanetçisi? İddia edildiği gibi Çiller'in mi, yoksa hısımlık bağları ile yakın olduğu Demirel'in mi? Bizim bildiğimiz ve tanıdığımız Kesici'nin 'emanetçi' olmayacağı ve kıran kırana geçecek liderlik mücadelesinin en ağır topu olduğudur.