Türkiye'de Kıbrıs için çözümsüzlük peşinde olanların dillerine doladıkları bir laf var: Kıbrıs konusu ayrı, AB konusu ayrı! Bu konuda öylesine ileri gittiler ki, bu iki konuyu birlikte mütalaa edenleri bile aymazlıkla suçladılar. Biz, istediğimiz kadar bu iki konuyu ayrı düşünelim; başta AB; tabii Yunanistan ve Kıbrıs'ın Güney Kesimi hem böyle düşünmüyor ve hem de Kıbrıs için bütün hesaplarını bu yönde yaptılar ve yapmaya devam ediyorlar! Başımızı kuma sokmanın manası var mı? Yunanistan içinde bulunduğu AB'yi kullanarak; Güney Kıbrıs'ın aynı birliğe üyeliğini temin ederek Kuzey Kıbrıs'ı ve Türkiye'yi sıkıştırmıyor mu? KKTC politikaları Türkiye üzerinden yürütüldü. Denktaş ile Ankara arasında her zaman tam bir mutabakat oldu. Türkiye de KKTC'yi kendisini idare ettiği gibi yönetmeye çalıştı! Dolayısıyla ortaya küçük bir Türkiye, yani adeta Türkiye'nin bir maketi çıktı! Üstüne üstlük KKTC'ye bütün dünya ülkeleri tarafından uygulanmakta olan gayri insani bir ambargo var! Bu küçük ülkedeki bütün fabrikalar kapanmak zorunda kaldı. Ürettiği narenciyeyi bile, Mersin'e gönderip, Türkiye üzerinden ihraç edebiliyor! KKTC pasaportunu tüm dünyada Türkiye'den başka tanıyan yok. Türkiye de orasını buradan gönderdiği paralarla ve yine orada meydana gelen fuhuş ve kumar turizmine göz yumarak idare etmeye çalışıyor! Şimdi gelinen noktada AB, Güney Kıbrıs Rum Yönetimini birliğe üyeliğe kabul etti. 2004 senesinde resmen içine alacak. Dolayısıyla, bundan böyle Türkiye'nin sınır komşusu AB olacak! O AB ki, Türkiye de o birliğe girmek için uğraşıyor! Bu iki konuyu birbirinden ayrı görenler, AB'ye girmeyi garanti eden Güney Kıbrıslı Rumların, AB'yi kullanarak oynamak istedikleri yeni oyuna ne diyeceklerdir? Bilindiği gibi bu oyun, Kıbrıs doğumlu KKTC vatandaşlarına Güney Kıbrıs yani, AB pasaportu vermek istemeleridir! Şimdiye kadar el altından yürütülen bu işlem, bundan böyle su yüzeyine çıkarılıyor ve resmen ilan ediliyor! Bundan maksat gayet açıktır. Ekonomik krizle ve işsizlikle boğuşan KKTC vatandaşlarına ülkenizi terk ediniz denmek isteniyor! Bu tehlikeyi fark eden Rauf Denktaş, uzlaşmak için bir şart ileri sürüyor ve diyor ki: Güney Kesiminin AB'ye girişini, Türkiye'nin girişine kadar bekletelim! Yani; hep beraber, Kuzeyi ve Güneyi ile bir bütün olarak Kıbrıs ve Türkiye birlikte AB'ye girsin! Bu tez ne kadar kabul görür; 28 Şubat'a, olmazsa 2004'e kadar göreceğiz! Dolayısıyla; taraflar arasında bir uzlaşmaya varılabilecekse top; AB'ye girmeyi garanti altına almış olan Güney Kesimi'nde ve AB'nin bizzat kendisindedir. Güney Kesimi uzlaşmada samimi ise ve AB, Türkiye'yi de birliğe dahil etmekte bir oyun içinde değilse, işi yokuşa sürmemeliler! Aksi halde kaybeden, en az Türkiye kadar Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan ve AB olur!