Kıbrıs işi zora girdi!

A -
A +

Türkiye AB kapısında, birliğe giriş için 'müzakere tarihi' beklerken; aynı AB, uluslararası antlaşmaları hiçe sayarak Kıbrıs'ı tek taraflı olarak birliğe dahil etti! Zira Kıbrıs, üç devletin (Türkiye, Yunanistan ve İngiltere) garantörlüğünde olup; harici bir karar için bu garantör devletlerden her birinin ayrı ayrı muvafakat vermesi gerekliydi. Türkiye'ye sorulmadan böyle bir başvuru yapılmış ve AB ülkeleri de, bu başvuruyu Türkiye'yi görmezlikten gelerek onaylamıştır. Her ne kadar; 28 Şubat'a kadar iki taraf arasında bir anlaşma temin edilirse, AB'ye Kıbrıs'ın tümünün alınacağı söylenmişse de, bu durum tam bir oldu bittidir ve Türkiye'nin aleyhindedir. Ne gariptir ki, Türk hariciyesi bu durumu dillendirmemiş ve bu oldu-bittiyi sineye çekmiştir! Şu halde Türkiye, ya 28 Şubat'a kadar, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın sunduğu planlar üzerinde bir uzlaşmaya varacak, ya da; kapısında girmek için beklediği AB ile hasım durumuna gelecek! Çünkü, böyle bir durumda Türkiye, Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan'la birlikte AB'ye üye bütün ülkelerle karşı karşıya gelecek! Diğer bir ifade ile Kıbrıs konusunda muhatabımız bütün bir Avrupa olacak! Yani, Kuzey Kıbrıs sınırının ötesinde Güney Kıbrıs'tan ziyade Avrupa ülkeleri bulunacak! Kıbrıs'ta oynanan oyun bununla da bitmiyor; Güney Kıbrıs'ın Kuzey'e Türk kesimine açılım yapması; ticari münasebete girip oradaki Türklere AB pasaportu verecek olması; özellikle işsiz Türk gençlerine kurulmuş sinsi bir tuzaktır! Türkiye, kendisine dayatılan Annan planları üzerinde uzlaşamadığı takdirde; Kuzey Kıbrıs'la entegrasyona gidecektir! O zaman da, Yunanistan'la ve Güney Kıbrıs'la olan sorunlarımızda muhatabımız yine AB olacaktır! Kendisiyle sorunlu olduğumuz; daha açık tanımıyla kendisiyle karşı karşıya geldiğimiz bir AB, Türkiye'yi içine alır mı? Taraflara sunulan ve şu saate kadar anlaşın, denilen planlar üzerinde şayet; Güney kesimi 'tamam; ben kabul ediyorum' deseydi; Kuzey Kıbrıs'ın ve Türkiye'nin durumu çok zor olurdu! Daha o vakit, Türkiye'nin AB rüyası suya düşerdi! Şimdi önümüzde 28 Şubat'a kadar 2.5 aylık bir süre var. Ne yapıp edip bu süre zarfında bir uzlaşmaya varmak zorundayız! Bugünkü durum 1959-60 şartlarından daha ağır değildir. Merhum Fatin Rüştü Zorlu, o gün o başarıyı elde etmişse; bugün de böyle bir başarıyı hariciyemizden bekliyoruz! Bugüne kadar olduğu gibi; şahin kesilmek, hamasi nutuklarla işi yokuşa sürmek ve devamlı surette çözümsüzlük üretmek kolay! Ama, netice değil; bunun böyle olmadığını biz görmek istemesek de başkaları, gözümüze sokarak gösteriyor! Zaten, diplomasi de bunun için var değil mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.