Kıbrıs seçimlerinin önemi

A -
A +

Dünkü gazetemizde okumuşsunuzdur. KKTC Başbakanı Derviş Eroğlu, gazetemize verdiği özel demeçte; "Seçimlerde KKTC'nin geleceği oylanacak. Muhalefet liderleri Annan Planı'nı mevcut şekliyle onaylarız diyorlar. Daha neyi onaylayacaklarını bilmiyorlar. Bu atacakları imza, KKTC devletinin en geç 5-10 sene içerisinde yok olması demektir" ifadelerini kullandı. AB sürecindeki Ada, dönüm noktasına gelmiş bulunuyor. Mayıs 2004'te Güney Kıbrıs Rum kesiminin AB'ye üyeliği, kanunsuz olarak, yani uluslararası anlaşmalara aykırı olarak resmen yürürlüğe giriyor. Kendisine güven mektubunu sunan Güney Kıbrıs'ın yeni ABD Büyükelçisi Evripidis Evriviadis ile görüşen ABD Başkanı Bush, KKTC seçimlerinden sonra bizzat devreye gireceğini ve üyelikten önce bir çözüme ulaşılacağının işaretini verdi! Şimdi daha iyi anlaşıldı mı; mahut Annan Planı kimlerin gözetimi ve direktifleri ışığında; kimleri yanına ve kimi de karşısına alarak hazırlanmış?! Türkiye'nin ve KKTC'nin, önceliği ve tartışmasız şartı; Kıbrıs devletinin iki parçalı ve iki ayrı egemen güçten oluştuğu gerçeğidir. Yani KKTC'nin varlığı ve bu varlığı sürdürebilme imkan ve kabiliyetidir. Şu veya bu şekilde bu durumu ortadan kaldıracak ve Ada'da Türk egemenliğine son verecek hiçbir anlaşma ve plan kabul edilemez. Böyle bir planı kabul eden hiçbir siyaset ve devlet adamı, tarih ve millet önünde bu icraatının hesabını veremez. Kıbrıs Adası Türkiye'nin Akdeniz'deki güvenliğini temin eden nihai noktadır. Stratejik olarak adeta "sabit bir uçak gemisi" konumundadır. Kıbrıs elden çıktığı takdirde Türkiye'nin güvenliği de tehlikeye girer. KKTC muhalefeti ile Batı el ele!.. Yunanistan, Lozan Anlaşmasına aykırı olarak, Ege ve Akdeniz'deki adalarını silahlandırdı. En son hedefi Kıbrıs'tır. Eğer Kıbrıs'ta da istediğini elde edebilirse, Türkiye'yi Batı'dan ve Güney'den ablukaya almış olacaktır. Bu takdirde Akdeniz ve Ege tamamen Yunanistan'ın kontrolünde olacak; Türkiye ve Anadolu savunulamaz hale gelecektir. KKTC'deki muhalefet partileri, sorumsuz beyan ve davranışları ile, bilerek veya bilmeyerek ateşle oynamaktadırlar. Onların bu tür beyan ve davranışlarından cesaretlenen Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan ve topyekûn Batı, gizli ve aleni olarak KKTC'deki muhalefet partilerini desteklemekte ve ellerinden geleni ardlarına koymamaktadırlar. Bu güçler, KKTC muhalefetiyle el ele vererek sistemli bir propagandaya girişerek; Kıbrıs davasıyla bütünleşmiş tarihî bir şahsiyet olan sayın Rauf Denktaş'ı, hedef almış bulunmaktalar. Yapmakta oldukları çirkin propagandalarla Rauf Denktaş'ı, uzlaşmaya yanaşmayan, geçimsiz ve Kıbrıs meselesini sürüncemede bırakan bir kişi olarak göstermektedirler. Türklerin ve Türkiye'nin haklarını savunmak ve bunlardan "egemenlik" gibi hayati önemi haiz konularda taviz vermemek; damarlarında Türk kanı taşıyan her Türk'ün yegane görevi değil de nedir? Sn. Denktaş, bundan dolayı eleştirilecekse, bu durumu şeref bilmelidir. Avrupa ülkeleri, dillerinin altında sakladıkları baklayı çıkarıyor ve; "Önce Kıbrıs, sonra AB için tarih" diyerek, Kıbrıs konusunda Güney Kıbrıs'ın ve Yunanistan'ın yanında yer aldıklarını resmen ilan ediyorlar. Dikkat edilirse; tıpkı Sn. Denktaş gibi Türkiye de korkunç bir yalnızlığa itilmekte ve köşeye sıkıştırılmak istenmektedir. O takdirde de; yine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın sözüne gelmekten gayri çare kalmıyor: "... Bize tarih verilmemesi dünyanın sonu değil; onlar yollarına biz de yolumuza devam edeceğiz ve asla demokratik hak ve hürriyetlerden taviz vermeyeceğiz. Bunun adı Kopenhag Kriterleri olmaz da Ankara Kriterleri olur..." Çözüm "Enosis" değildir Başbakanın bu cümlelerinden; Kıbrıs'ta; ya şerefli bir çözüm ya da, "Sepeti koluna, herkes yoluna!" şeklindeki kararlılığı görüyoruz. ABD ve AB ülkeleri Kıbrıs meselesini çözme konusunda samimi iseler, her iki tarafa da eşit mesafede durmalı ve her iki taraftan da aynı şeyleri eşit olarak talep etmelidirler. Başta Sn. Denktaş olmak üzere Kıbrıs'ta hiç kimse çözümsüzlükten yana değildir. Ama bu çözüm şekli herhalde "Enosis" olamaz. Türkiye'ye "önce Kıbrıs" diyen AB, en önce kendi içine düştüğü hukuksuzluktan ve beynelmilel anlaşmalara aykırı olarak yaptığı Güney Kıbrıs'ı tek taraflı AB'ye kabul etmek yanlışından kurtulsun!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.