Türk Milli Takımı tarihinin en büyük başarısını elde etti ve dünya üçüncüsü oldu. Milli Takımımızın bu üstün başarısı; 200 senedir ısrarla içine sürüklendiğimiz aşağılık kompleksimizi yenmemize vesile teşkil etmelidir. Demek ki; inanınca ve inancın gereği yerine getirilince, olmaması için hiçbir sebep yoktur! Milli Takımımızdaki çocuklarımızın inançlarıyla ve onların namaz niyazlarıyla alay edenler; onların, her zaman olduğu gibi hüsranla döneceklerini düşünüyorlardı. Akılları sıra durumdan vazife çıkararak, yenilgilerine bahane bulacaklardı. Bu kepaze hali bile, içlerindeki din düşmanlığına bahane edecek ve böylece öz ciğerlerinin ufunetini kusacaklardı! Necip Fazıl merhumun dediği gibi: İlerici geçinen bu tipler, ileriye gerilerindeki gözle bakıyorlar! Eğer, baş gözleriyle bakmış olsalardı; ileri bildikleri memleketlerin futbolcularının, hemen hepsinin sahaya çıkarken, nasıl istavroz çıkardıklarını ve kendi inançları doğrultusunda Allah'tan yardım istediklerini görmüş olurlardı! Aynı şekilde, İngiltere'de kiliselerde ayinler yapıldığını ve dualar edildiğini de görmüş olurlardı! Bütün bunları görmemelerinin sebebi; açıktan söyleyemedikleri gizli İslam düşmanlığından kaynaklanmaktadır. Milli Takımın, hesap edemedikleri büyük başarısı karşısında; tesbih böcekleri misali küçülüp kaçacakları yerde, kraldan daha fazla kralcı kesilerek övgüler yağdırıyorlar ve aynı Milli Takımı yere göğe sığdıramıyorlar! 17. Dünya Futbol Şampiyonası, Japonya ile Kore'nin müştereken ev sahipliğinde yapıldı. Her iki ev sahibi takımı da eleyen ülke Türkiye oldu. Bunlardan Kore ile Türkiye'nin, 50 sene öncesine dayanan kadim bir silah arkadaşlıkları vardı. Türk insanı, hürriyet ve demokrasi uğruna yüzlerce şehidini o topraklarda bırakmıştı! Kore ile yarı finalde karşılaştık, kelimenin tam anlamıyla ve spora yakışan şekliyle dostluk maçı yaptık. Sahada 65 bin Koreli futbolsever, takımlarını çılgınca alkışlıyorlar ve galip gelmesini istiyorlardı. Bilindiği gibi Türkiye, maçı 3-2 kazandı. 65 bin Koreli futbolseverin kadirşinaslığı; yenilmelerine rağmen, Türk takımına gösterdikleri yakın ilgi ve lehte tezahürat görülmeye değerdi! Adeta, kendi takımları kazanmış gibi, Türkiye'yi alkışlıyorlardı! Biz bu olgunluğu, maalesef kendi takımlarımız arasında gösteremiyoruz! Aynı durumda bir Fenerbahçe-Galatasaray maçını düşünün; kan gövdeyi götürmez miydi?! Acaba, aynı maçı Türkiye'de oynamış olsaydık, onların gösterdikleri vefanın kaçta kaçını gösterebilir ve kendimizi rezil etmekten kurtarabilirdik? Demek ki, spor adına, sportmenlik adına; dost ülke Kore halkından öğreneceğimiz çok şeyler var!