Koalisyonu teşkil eden partilerin şaşkınlığı ve telaşa kapılmış halleri gözden kaçmıyor. Bu şaşkınlıkla aldıkları kararlar da yine vatandaşın başına patlıyor. Aynı gün; çay üreticisini mağdur eden hükümet, aynı ürüne yüzde 21 dolayında zammı yapma gafletini gösteriyor! Yine aynı gün; Başbakanı'nın rahatsızlığı devlet işlerini olumsuz yönde etkilemiyor mu, şeklindeki bir soruya Başbakan yardımcısı Mesut Yılmaz'ın verdiği cevap, evlere şenlik kabilindendir. 'Böyle bir durumu ileri sürenler, devletin aksayan işlerini de göstermeleri gerekir! Görüyorsunuz; devletin herhangi bir işinde aksama yok!' diyor. Halbuki, devlet ve millet hayatımızın en önemli işi olan AB'ye girişte, bizzat kendileri, koalisyon ortağı olan MHP ile karşı karşıya geldiler ve neredeyse birbirlerini vatan hainliği ile suçlamaktadırlar! ANAP'ın, AB'ye şartsız desteğine MHP, gerekirse hükümetten çekilirim, restini çekiyor! MHP, bu tavrıyla da yetinmeyip, işleri Meclis'e havale ederek; Tansu Çiller'in deyimi ile taşeron arayışına giriyor ve; belli ki kendilerine çok tatlı gelen iktidar koltuklarını bırakmadan hükümetteki görevlerine devam etmek istiyor! O halde, MHP'nin, gerekirse hükümetten çekiliriz sözü şantajdan öte bir mana taşımıyor! Mesut Yılmaz; Başbakan'ın sağlığı hükümet ve devlet işlerini etkilemiyor derse, bir dereceye kadar haklı olabilir! Çünkü; başta bu hükümetin varlığı, millet için bir kâbustur. Varlıkları karabasan olunca, onların rahatsızlıkları da, işlerin aksamasında bir önem taşımasa gerekir! Acaba sayın Mesut Yılmaz, borsaya, dövize, faizlere, günde peş peşe iki kez yapılan petrol zammına, milyonlarca işsize, kısaca milletin açlık sınırının altına düşen perişan haline; her gün uzayıp giden ekmek kuyruklarına, Trakya gibi tahıl ambarı olan illerimizde, sabahın erken saatlerinde ayıklanan çöp bidonlarına ve bu cennet vatanı, kaçanın kurtulabildiği yangın yerine döndürdüklerini görmüyor mu? Ekonomiyi teslim ettiklere IMF'den aldıkları paranın, yine IMF'ye olan borcun faizine gittiğini ve iktidarları boyunca, bu memlekette taş üstüne taş konmadığını görmüyor mu? Devletin işleri aksamıyor derken; muhtarlıklarca veya nüfus idarelerince verilmekte olan evrakları mı kastediyor?! Hükümet etmekten ve devletin işlerinden bahsederlerken neyi kastediyorlar? Bilgisayarımın başında, yazımın son rötuşlarını yaparken; 11 gün aradan sonra, Başbakan Bülent Ecevit ilk defa basının karşısına çıktı ve eline tutuşturulan bir paragraflık açıklamasını, zorla da olsa yapabildi! Toplantı, bilerek sınırlı (20 dakika) tutulmuştu. Gerçi Başbakan; saat 12'de başlayacak Türkiye-Kosta Rika maçını bahane etti ama, gerçek sebep, sağlığının uzun süreli toplantılara elverişli olmaması idi. Bu durumunu, toplantının sual-cevap kısmında gördük. Yine kelimeleri seçemiyor, bir kısmını yanlış kullanıyor ve birçoğunu ağzında yuvarlıyor. Kendisinin de ifade ettiği gibi, bir dertten kurtulunca yeni bir derdi ortaya çıkıyor! En son ortaya çıkan; omur yani nörolojik bir sorun. Başbakan, bu halinden kurtulup iyileşmeyi, Türkiye de mevcut hükümetten kurtulup yoluna devam etmeyi dört gözle bekliyor!