Dünyada yaşanan küresel krizden olumsuz manada etkilenmeyen ülke yok. Türk insanı olarak da, bundan nasibimizi aldık ve el an da almaya devam etmekteyiz. Biz, burada krizin faydalarından bahsedip, değişik bir boyutunu dile getirmek istiyoruz. Herkes, öncelikle kendisine ve etrafına; şöyle dikkatlice bir baksın. Ve, elini vicdanına koyarak söylesin: Krizden önceki gidiş; normal ve sağlıklı bir gidiş mi idi? Bizim kanaatimize göre; bütün bir insanlık âdeta bir alamete binip hızla kıyamete gitmekte idi! Geçen gün, büyük bir bankamızın genel müdürü ile yemekte idim. Genel müdür, benim kanaatimi paylaşarak şöyle dedi: "Maalesef tam bir tüketim toplumu olduk. Üstelik üretmeden, olabildiğince tüketime aç bir toplum olduk. Banka müdürlerimin raporlarını alıyorum. Adamın 30 bin liralık gelirine karşılık 100, hatta 200 bin liralık kredi talebi var! Bu durum, yani çılgınca kredi talep etme hali; gelir düştükçe daha da artıyor. Bu kriz, insanımızın ayaklarını yere basmasını sağlaması bakımından çok faydalı oldu. Eğer, o çılgınca tüketim için kredi talebi aynı hızla devam etse idi; bunun sonucu, tek kelime ile facia olacaktı!.." Bu durum bizde böyle de, bizim dışımızda farklı mı? Bakınız; krizin çıkış yeri olan ABD'de verilen konut kredilerinde aynı konutun üç kez satılmış olduğuna şahit oluyoruz! Ekonomik durumu güçlü olan, yani satın alma gücü fazla olan ülkelerde ise, bu çılgınca tüketim eğilimi arttıkça artmakta idi. Küresel kriz, ister istemez herkesin aklını başına devşirmesine sebep oldu ve bu çılgınca gidişe dur dedi. Artık dünyamız küçüldü. Dünyanın öbür ucundan anında haberdar olabiliyoruz. Yılbaşı diye şu çılgınlıklara bir bakın! İnsan, elinde olmayanı, yani sahip olmadığı şeyleri tüketmeye kalkışınca bunun sonu nereye varır? Yarın, daha büyük ve telafisi imkânsız bunalımlara düşmeden aklımızı başımıza devşirebilirsek ne mutlu! Atalarımız, "ayağını yorganına göre uzat!" diye boşuna dememişler...