Mübarek Kurban Bayramı günlerini idrak ediyoruz; sevgili okuyucularım. Bir asra yakın bir zamandır; bizim ülkemizde, din ve diyanet adına âdeta samyeli estirilmiş olup, meydan yeri kelimenin tam anlamıyla hokkabazlara kalmıştır. Malum; bizim dinimiz İslamiyet ilim dinidir. İlimsiz hiçbir şey olmaz. İslam büyükleri dinin hakikatini; ilim-amel-ihlas diyerek özetlemişlerdir. Yani, işin hakikati önce öğrenilip bilinecek, sonra; bu bilinenler eyleme dökülüp onlarla amel edilecek ve bütün bunların hepsi, yalnızca Allahü tealanın rızası için olacak. Allah'ın sevgili bir kulundan dinlemiştim: "Bir ilim talebesi evinden çıkarken, 'Allah'ım! Senin rızan için ilim öğrenmeye gidiyorum ve öğrendiğim bu ilmi, senin razı olduğun şekilde kullanacağım' diye niyet ederse; hem tahsil hayatı boyunca ve hem de ondan sonraki hayatında attığı her adımda ve aldığı her nefeste Allahü tealayı zikreden sevgili bir kul olur. Zira sevgili Peygamberimiz (aleyhisselam); 'mü'minin niyeti amelinden efdaldir (üstündür)' buyurmaktadır." Nitekim, Cenab-ı Hakk da: "Ben sizin suretlerinize ve amellerinize bakmam; yaptığınız şeyi niçin yaptığınıza yani, ne niyetle yaptığınıza bakarım!" buyurmaktadır. İslamiyet'te ilimler ikiye ayrılır; nakli ilimler ve akli ilimler. Nakli ilimler, kaynağına gittikçe (Asr-ı Seadete yaklaştıkça) kıymet kazanıp, doğruluğu kesinlik kazanır. Akli ilimler ise; kaynağından günümüze yaklaştıkça gelişip kıymet ve doğruluk kazanır. Nakli ilimlere; hadis, kelam, fıkıh ilimlerini, akli ilimlere de; fizik, kimya, astronomi ilimlerini örnek gösterebiliriz. Dolayısıyla, dinden-diyanetten bahsedecek kişilerin nakli esas almaları ve bu aldıklarının da belgelerini göstermeleri gerekmektedir. Günümüzde din adına, dini ilimler adına; yazılan kitaplar ve radyo ve televizyonlarda yapılan konuşmalara bakınca tam bir facia yaşanmaktadır. Ne yazılan kitaplarda tek bir kaynak eser gösteriliyor ve ne de konuşanların dillerinde bir eser veya bir İslam âlimine atıfta bulunuluyor. Eskiden yani, dinin-diyanetin bilindiği zamanlarda, bu tür kitapları yazan ve bu gibi konuşmaları yapan sorumsuz kişiler; "kerametleri kendilerinden menkul!" denilip bir kenara atılır ve asla kale alınmaz ve en ufak bir değer verilmezdi...