Sevgili okuyucularımın Kurban Bayramlarını tebrik ederek; dünkü makalemize kaldığımız yerden devam ediyoruz... 1911 senesine gelinceye kadar; Şeyhü-l İslamlık makamı dahil, her türlü dini yazının (ibare, fetva, makale, kitap vb.) altında kaynağı gösterilirdi. Dinin kendisi nakli esas aldığından; me'haz gösterilmeden, yani delili, vesikası belirtilmeden; dini bir kitabın veya fetvanın yazılmasına ve basılmasına müsaade edilmezdi. İttihatçıların iktidarı ele geçirmeleri ile birlikte, Şeyhü-l İslamlık makamına masonları oturttular; böylece dinde nakil esas alınmaz oldu ve verilen fetvaların altına kaynak yazılmaz oldu. Yani, dinde kafadan konuşma ve yazma devri başlamış oldu! O gün, bugündür; din adına bu başıboşluk, bu sorumsuzluk ve bu pervasızlık olanca hızıyla sürmüş ve bugün itibariyle meydan yeri tam bir bataklık halini almıştır. Dinimiz hakkındaki gerçekleri, bulup öğrenmekten başka çaremiz yoktur; aksi halde din adına bu maskaraların tuzağına düşmek ve ebedi felakete sürüklenmek işten bile değildir. İşin en vahim tarafı ise; camilerdeki hocaların çoğunluğu da aynı aymazlık içinde; kürsülerde olsun, minberlerde olsun hep kafadan va'zedip, hutbe okuyorlar! Bazı hocalara rastlıyoruz; önlerine Kur'an-ı kerimi açıp (bildikleri üç kuruşluk Arapça ile) ayet-i kerimeleri okuyup kelime kelime tercüme ederek mana vermeye kalkışıyorlar. Kendi anlayışlarına göre, Kur'an-ı kerime mana vermeye çalışıyorlar ki, bu durum; bizzat Peygamber Efendimizin tespiti ile 'küfür'dür. Yani dinden çıkmayı gerektiren en büyük günahlardandır. Düşünün; bu cinayeti, din adamı denilen kişi bizzat işliyor! Bir de böyle bir hoca(!)nın cemaatinin halini siz düşünün! Sanki, dersiniz Kur'an-ı kerim kendilerine gelmiş; bunun pervasızlığı, had bilmezliği ve fütursuzluğu içindeler. Televizyon ekranına çıkıp; horozdan 'kurban' olur diyen sözde din Prof.'una bu payenin nasıl ve hangi maksatla verildiği anlaşılmıyor mu?!. Ahiret kaygısı taşıyanlar; dinlerini mutlaka İslam âlimlerinin, vesika ve delil gösteren kitaplarından öğrenmelidirler. Ekran hokkabazlarından ve çalakalem yazılan, ne idüğü belirsiz (mesnedsiz ve kaynaksız) kitaplardan din öğrenmeye kalkışan; kendini ebedi felakete sürüklemiş olur. Zira; Müslümanlara sevgili Peygamberimizin bildirmiş olduğu İslamiyet gerekli; bu hokkabazların kendi kafalarından uydurdukları din(!) değil. Dikkatli ve hassas okuyucularıma acizane tavsiyem: Türkiye Gazetesi bürolarından kolaylıkla temin edebilecekleri TAM İLMİHÂL SEÂDET-İ EBEDİYYE kitabıdır. Bu kitapta, her husus; gerçek İslam âlimlerinin eserlerinden tercüme edilerek yer almış ve hepsinin kaynağı bir bir gösterilmiştir...