Kopyacılıkta üzerimize yok! Taklitçilik bile, bizim kopyacılığımızın yanında şahsiyetli kalıyor! Sultan 2. Mahmut Han zamanından beri, taklitçi zihniyetlerin hakim olduğu bir Batılılık cereyanımız var. Dikkat edin; Avrupalılık demiyorum, zira biz Türkler, Avrupa'ya ayak bastığımız günden itibaren, Batılıları kendimize imrendirmişiz. Batı, taassup ve vahşeti yaşarken, bizim medeniyetimiz göz kamaştırıyordu. Batı, asırlar süren buhranını, akıl yoluyla ve yalnızca maddi planda yenmeyi başardı. Yalnızca maddi sahada; zira buraya, mensup olduğu Hıristiyanlık dinini kiliseye hapsederek, dinden azade bir şekilde ulaştı. O ana kadar, kilisenin ve papazların elinde bir engizisyon manivelası olarak kullanılan ve toplumun her sahasına el atmış taassupkâr bir dinin devletlerin hayatından çıkarılması kolay olmamıştır. Bu yüzden, Avrupalının kendi içinde akıttığı kanı, dışarıdaki düşmanlarına karşı akıtmamıştır. Elde ettikleri maddi güçle dünyaya açıldılar. Gittikleri yerleri sömürgeleştirerek muazzam servetler edindiler. İşte; Avrupa'da göz kamaştıran şehirlerin temelinde; daha açık bir ifade ile Avrupa medeniyetinin temelinde, içeride ve dışarıda akıttıkları milyonlarca insanın kahrı, gözyaşı ve kanı vardır. Zorbalıkla elde edilen; kahırla, gözyaşı ve kanla yoğrulmuş bir medeniyet! Her şeye rağmen, Avrupalı buraya, el yordamıyla, düşe kalka, sınama yanılma ve tabii çilesini çekerek geldi! Yani, bedel ödedi. Netice itibariyle dünyayı mamur etti; kendi insanlarının da dünyalarını mamur etti. Bu sistemi kurmayı başardı. Bizim derdimiz ne? Biz, ne yapmak istiyoruz? Biz de; şehirlerimiz mamur, insanlarımız müreffeh olsun istiyoruz. Yalnız, işin esasında bizim, Avrupalı ile iki temel farkımız var. Birincisi, biz onlar kadar zengin olamadık. Çünkü biz, gittiğimiz yerleri sömürmek şöyle dursun, o yerlere kendimizden verdik. İkincisi ise, bizim dinimiz İslamiyet... Biz, her ne kadar laik olduğumuzu iddia etsek de Avrupalı bize başka gözle bakıyor! Hani, 'Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar..' bir deyiş var ya; bu hal, Avrupalının gözünü korkutuyor! Bunlar, bizim safımıza gelir, yeniden kuvvet ve kudretlerini kazanırlarsa, bunları kim durdurabilir? Diye, ister istemez düşünüyorlar. Şimdi biz, bu kopyacı halimizle, Avrupa'nın istediği bütün kanunları; hani şu Avrupa Birliği'nin dayattığı Kopenhag Kriterleri'ni harfiyen almış olsak, bizi içlerine kabul edecekler mi? Çırılçıplak bir bedene ipekten kravat takmayla biz, Avrupalı mı olabileceğiz? Avrupa'dan aldıklarımızı ne yaptık? Şimdiye kadar aldıklarınla ne yaptın ki, bundan sonraki alacaklarınla ne yapabileceksin, diye sormazlar mı adama? Dedik ya; taklitçilik bile, kopyacılığın yanında bir şahsiyetmiş meğer!..