Lider savaşları

A -
A +

Lider savaşları, ağır-aksak yürüyen demokrasimizin neredeyse vazgeçilmezleridir. İnönü-Bayar, İnönü-Demirel, Demirel-Ecevit, Demirel-Özal, Çiller-Yılmaz kavgaları son elli senemize damgasını vuran olaylardır. Demokrasilerde rakip parti liderlerinin can-ciğer kuzu sarması olmaları beklenemez. Ama bizdeki gibi kanlı-bıçaklı olmaları da, başta ülkeye olmak üzere kendi partilerine zarar vermektedir. Merhum Özal, sağlıklı bir demokrasi ve istikrar için 2.5 parti yeter demişti. Bunun tipik örneğini ABD'de görmekteyiz. Cumhuriyetçilerle, Demokratlar, neredeyse sırayla iktidar ve muhalefeti paylaşırlar. Türk seçmeninin yapısı yüzde 65 sağda ve yüzde 35 solda şeklinde sandığa yansımaktadır. Bunun, artı-eski yüzde beşi de olabileceği gözardı edilmemelidir. Elliyi aşkın siyasi partimiz var ancak, bunların belli başlı olanları bugün itibariyle solda üç, sağda beş parti olarak tezahür etmektedir. (CHP- DSP-SHP) - (AK Parti-DYP- Anavatan-MHP- BBP) Türk Birliği'nin lider ülkesi Lider kavgalarından yalnızca iki örnek üzerinde duralım. Şayet Özal-Demirel kavgası olmasaydı, Türkiye'miz bugün fert başına milli geliri 20 bin dolar civarında ve AB üyesi bir ülke konumunda olacaktı. Türkiye, ayrıca dünyadaki Türk Birliği'nin lider ülkesi olacaktı. Ülkede "28 Şubat" süreci ve onu takip eden koalisyon dönemlerinin sebep olduğu krizler yaşanmayacaktı. Vaktiyle dost olan bu iki liderin sedece şahsî kaprisleri yüzünden ülkeye ve Türk insanına verdikleri zararı düşünebiliyor musunuz? Mesut Yılmaz-Tansu Çiller kavgası, senelerce sürerek, merkez sağdaki dağınıklığı derinleştirerek devam etmiş ve bu yüzden bir türlü istikrar sağlanamamıştır. Her iki lider de, liderlikte direnince hem kendi siyasi hayatlarını bitirdiler ve hem de partilerini küçülterek baraj altına ittiler. Vatana, millete hizmet bu mudur? Yine bu iki lider el ele verebilip koalisyon hükümetini kursalardı, Erbakan Başbakan olamayacak ve ülkemiz "28 Şubat" sürecini yaşamamış olacaktı. Bakınız bu seçimler arefesinde DYP-Anavatan birleşme hazırlığındalar. Hiç olmazsa ortak listelerle seçime girme kararı almış durumdalar. Hatta diğer bazı partileri de bu birliktelik için düşünüyorlar. Aksi halde yüzde 10 barajını aşabilmek gerçekten zor! Ahı gitmiş vahı kalmış partilerin birleşmesi de gerekli; buna rağmen netice alınamazsa söylenebilecek tek söz vardır. O da "Ba'de harab'ül - Basra!"dır. Siyasette zamanlama çok önemlidir. Atalarımız, "demir, tavında dövülür sözünü" boşuna söylememişler. AK Parti, 2002 seçimlerinde yakaladığı istikrar "tek başına iktidar" sayesinde, enkaz devralmasına karşılık, ekonomideki makro dengeleri yerli yerine oturttu. Hem öyle oturttu ki, Cumhurbaşkanı Sezer, Anayasa kitapçığını fırlatmaktan beter söz ve demeçleriyle arz-ı endam etmesine rağmen, başta Borsa olmak üzere para piyasaları hiç tınmıyor bile! Muhaliflik misyonu yüklenmiş CHP ve onun yerinde kendisine muhaliflik misyonu yüklenmiş kesimler, artık kabak tadı veren şu ezberlerine bir son vermeliler. Merhum Menderes'e, merhum Özal'a, Demirel'e yakıştırıp söylediklerini bugün de, virgülüne dokunmadan Başbakan Tayyip Erdoğan'a söylüyorlar. Neymiş efendim? Rejim tehlikedeymiş!... Onlara şefleri İnönü'nün sıkça kullandığı bir sözü ile mukabelede bulunmak lazım: -Hadi canım sen de!...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.