Eksik olmasınlar; dünyada emsali bulunmayan sayın siyasilerimiz sayesinde kriz üstüne krizler yaşayarak, sürünerek yaşamayı da öğrendik! Emsalleri yok, zira; dünyanın hiçbir yerinde, toplumlarını bu denli felaketlere sürükleyen siyasiler, işgal ettikleri koltuklara oturamazlar. Hiçbir zorlamaya ve baskıya maruz kalmadan, kendileri çekip giderler. Milletin huzuruna ancak özür dilemek için çıkabilenler! Bütün dünyada, tek örnek olarak bizde; istifa müessesesi çalışmaz, çalıştırılmaz. Yanlış ve eğri yaptıklarını bile bile koltuğa sımsıkı sarılırlar. Hatalarını kabul etmek faziletinden yoksundurlar. Mesleğimiz icabı, hemen her gün; toplumun çeşitli kesimleriyle bir aradayız. Bir Allah'ın kulunun hayatından memnun olduğunu görmeniz mümkün değildir. Herkes şikayetçi, herkes ağlıyor! Yarınından emin olan tek kişi yok! Hükümeti teşkil eden partililerin, siyaset ve particilik adına ağızlarını bıçak açmıyor. Onlar da, hayatlarından bezmiş haldeler; şikayet üstüne şikayet ediyorlar. Her nasılsa söz, hükümete ve siyasete geldiğinde de; 'öyle bir şey mi var?' diyerek geçiştiriyorlar. Oy verdikleri partilerin, böylesi bir iktidarda bulunuşunu hazmedemiyor ve kahroluyorlar. Burası nasıl bir ülkedir ki, 65 yaşını geçmiş bir vatandaş, kendi şahsi malının tapu muamelesini yaparken; kendisinden, akli melekeleri yerindedir diye doktor raporu istenirken, 75 yaşını geçmiş, konuşurken sesi titreyen, yürürken ayakları sürten bir başbakanla pekala idare edilebiliyor! Bizdeki koltukların dünyada emsallerinden farkı, bizdekilerin zamklı oluşu herhalde! Oturanın ölesiye kalkmaya niyeti yok. Dolayısıyla, istifa diye şerefli bir kavramı, akıllarının ucundan dahi geçirmiyorlar! Demokrasi tarihimiz boyunca, on senede bir olan krizleri 5 senede 1'e, senede 1'e ve en nihayet 4 ay içinde 2 kirize çıkardık! On senede bir olan krizle, en az 20 sene geriye giden toplumun halini, bugünkü tablo ile kıyaslayabilene aşk olsun! Çağdışı olmak, yani çağın dışında kalmak bu olsa gerek! Artık, aylara inkılap eden krizin bir de faydası var! Yani; madalyonun öbür yüzü. Yeni bir krize sürüklenecek takat kalmadığından, gidilen yol, yol değil deyip; makas değiştireceğiz. Ayrı bir yola girme mecburiyetimiz var. Bu yeni yolu, ister kendimiz bulalım, ister Kemal Derviş göstersin; fark etmez. Yeter ki, yol demeğe bin şahit gerektiren eski, yolsuzluk yolundan kurtulalım! İşimizden gücümüzden olacağız, burunlarımız sürtecek, sıkıntı üstüne sıkıntı çekeceğiz ama; o karanlık, tehlikelerle dolu, her adımını haramilerin kestiği yoldan ve haramzadelerin tasallutundan kurtulacağız! Kemal Derviş, bunu bugünkülere yaptırımasa bile, birileri mutlaka yapacaktır. Deniz bitti zira; ne çalınacak bir şey kaldı, ne de milletin elinde verebileceği bir şey! Rakip yerde, boylu boyunca uzanmış yatıyor. Havaya yumruk sallamanın manası var mı?