Mazerete iltifat edenler asla gafletten kurtulamazlar. Hele de bu kişiler sorumlu mevkilerde ise ve işgal ettikleri mevkiler onlara ağır geliyor ve yüklendikleri sorumlulukların altında eziliyorlarsa; bunlar için tek çıkar yol, çamur atıp, ötekini berikini karalamak, suyu bulandırmak ve kaçmaktır! Bizim insanımız, özellikle siyasilerimiz başarısızlık ve hatta hezimet karşısında neden istifa yolunu seçmez de, olmadık mazeretlere iltifat edip, bin bir dereden su getirerek, başarısızlıklarına kılıf bulmaya çalışır? Batı demokrasilerinde seçim kaybedip de, partilerinin başında kalan bir tek siyasi lider gösteremezsiniz. Ve, bu insanlar istifalarıyla asla küçülmezler; belki daha da büyürler. Memleketin hali ortada! Tek cümle ile yangın yerini andırıyor. Hal böyleyken; işin siyasi sorumluları, kendi şahsi emelleri uğruna yangına körükle gidiyorlar! Akılları sıra, milleti cambaza baktırıp oyalayacak; bir yandan şahsi emellerine ulaşırlarken, diğer yandan da boşboğazlıklarıyla milleti meşguliyetle tedaviye tabi tutacaklar! Buna Şark kurnazlığı denir ve dün için, bu kepaze hal, maalesef bizim ülkemizde de geçer akçe idi! Seneler senesi, bu şekilde milleti istiskal edip de, iktidarcılık oynayan az siyasiler, az cambazlar görmedik! Zaman tünelinde kalan bir kısım siyasilerimiz, hâlâ o eski usul; Şark kurnazlığı yöntemiyle milleti avlama dert ve gayretinde! Nasılsa, pazara çıkan her malın müşterisi vardır deyip, kendilerini pazarlıyorlar! Bu tip siyasetçinin hesap edip göremediği bir şey var; o da köprülerin altından çok suların aktığı ve değişen dünya ile beraber Türk insanının da değişip hemen her şeyi gördüğü ve her şeyden haberdar olduğudur. Şimdi eğri oturup doğru konuşalım; Mesut Yılmaz'ın, ANAP'ın 7. Büyük Kongre'sinde yapmış olduğu Milli Güvenlikle ilgili konuşmasının yeri ve zamanı mı idi? Mesut Yılmaz, bunu bilmeyecek kadar bilgisiz ve saf birisi değildir. O halde, bu netameli konuyu bilerek açmış ve; Başbakanın da belirttiği gibi, maksadını aşan bu lafları acaba neden etmiştir? Öyle ya; memlekette her şey güllük gülistanlık da, iş, Milli Güvenliğin tartışmasına mı geldi?! Türkiye gibi, dünyanın en netameli bölgesinde yer alan, etrafı ateş çemberini andıran bir ülkenin güvenliğinin konuşulup tartışılacağı mekan, bir siyasi partinin Genel Kongre salonu olmasa gerektir. Evvel emirde, konunun muhatapları oradakiler değildir. Genel Kurmay Başkanlığı'nın sert açıklamasında ifadesini bulduğu şekliyle, amaç, dünyaya duyurmaksa; bu, en hafifinden 'onurluca bir davranış değildir.' Mesut Yılmaz, Bakanlar Kurulu üyesidir ve ülkenin güvenliğinden Meclis'e karşı sorumludur. İcrada, yani sorumlu mevkide bulunan kişinin, Milli Güvenlik gibi hayati önemi haiz bir konuda fikri varsa, onu ortaya atacağı, tartışacağı yer, TBMM, Bakanlar Kurulu veya MGK'dır. 'Sorumluluktan ve başarısızlıktan kaçmanın' başka yolları da vardır ve Mesut Yılmaz bunların hepsini bilir! Kendisinin de çıkmaz olarak bildiği bu yolu, acaba niçin seçmiştir? Yukarıda sözünü ettiğimiz politikacı tiplerinin sonlarına bakıp, onların nasıl bitip tükendiklerini ve milletin nefretini kazandıklarını da mı görmüyor? Şaşırana değil, şaşırtana bakın! Bakın ve ibret alın!