TBMM, sabahlara kadar süren yoğun mesailerinin ardından tatile girdi. 2010 senesi, demokrasimiz adına milattır. Meclis; eksiksiz ve firesiz, sabahlara kadar çalışarak gerekli anayasa değişikliklerini yaptı. 26 maddede yapılan bu değişikliklerle 'vesayet'in beli kırılmış oldu. 12 Eylül 2010'daki referandumla da hayatımıza girdi.
Neden milat olduğunu ifade edeyim: 12 Eylül 2010 tarihine kadar çıkarılan tüm kanunlar; önceki vesayet anayasasına göre dizayn edilmişti. Bu, bir zorunluluktu; aksi halde çıkarılan kanun anayasaya aykırılıktan iptal ediliyordu. Evet, 2010 tarihi itibariyle 'vesayetin beli kırıldı' ama, canı tam çıkmadı!
Bu yasama döneminde; darbelere adeta meşruiyet zemini veren mahut 35. madde de kaldırıldı. Demokrasi adına alınan, bu çok büyük mesafelerle iş bitti mi? Asla!
Bütün siyasi partilerin seçim öncesi vaat ettikleri 'demokratik anayasa' henüz kuvveden fiile çıkmış değil. Ortada; üzerinde mutabık kalınan 48 madde var. Başbakan Erdoğan'ın; samimiyseniz, gelin bu 48 maddeyi çıkaralım, teklifine MHP olumlu cevap verdi. CHP ise, her zamanki gibi oyunbozanlığına devam etti. Neymiş efendim; 'parçalı, bölük pörçük anayasa' olmazmış! O halde; şimdiye kadar yapılan onlarca anayasa değişikliği ne manaya geliyor? Bazen bir madde, bazen beş madde şeklindeki değişiklikler; parçalı olmuyor muydu?! Ortada; toplam yüz yanlışlık varsa, elbette ki ideal olan bunun yüzünü birden değiştirmektir. Ama bu, mümkün olmadığına göre; mümkün olabilen kısmın yanlışlığını gidermek neden kusur olsun?! Partilerimizi, bu tavırlarından ötürü; öz seçmenleri dahi anlayamıyor! Bu zihniyetteki CHP, 35. maddenin kalkması için AK Parti ile birlikte evet diyor; bu kez MHP yan çiziyor! MHP, mutabık kalınan 48 madde için evet diyor, CHP yan çiziyor!
Çocuk oyuncağı değil bu; millet, siyasi partilerimizden öncelikle ciddiyet istiyor.
Anayasa Komisyonu'nun yoğun bir gayretiyle 48 madde; çok rahat 65-70 maddeye çıkarılabilir. Hükümetin vaat ettiği ve milletin sabırsızlıkla beklediği 'demokrasi paketi'nin ardından; bu anayasa değişiklikleri de pekâlâ yapılabilir. Bunun için Meclis'in olağanüstü toplantıya çağrılıp bir on günlük daha sıkı mesaisine ihtiyaç var.
Bu tarihî görev de; yapılması ile şanıyla; yapılmaması ile de vebaliyle Meclis'e düşmektedir.