Bu millete hizmet etmek kadar zor bir şey yoktur! Bu sistem ile (yani bu bürokrasi ile) mevcut hizmetleri başarabilmek, doğrusu, her babayidiğin harcı değildir. Bir kere; bu muhalefet ve bürokrasi engelleri karşısında yılmadan mücadele edip hizmete devam etmek için millete sevdalı ve aynı zamanda da kelimenin tam anlamı ile sabır taşı olmalısınız! Çünkü; millete yapılacak her hizmet, her çeşit iftiraya, karalamaya ve inkâra açıktır. Siz, bütün iyi niyetinizle; gecenizi gündüzünüze katarak yırtınıyor ve çırpınıyorsunuz. Öyle oluyor ki; sonunda ihanetle dahi suçlandığınız oluyor. Bakınız merhum Özal'dan sonra tam (15) sene geçti. Özal'ın başlattığı hamleler, açtığı ufuklar; çıkarttığı her biri devrim niteliğindeki kanunlar ve ülkemizin dört bir yanının âdeta şantiye görünümüne döndürülmesi kolay mı oldu sanıyorsunuz? Özal, bu toplumun ön yargılarını kaldırdı, tabularını yıktı. Bugün (AK Parti iktidarları dönemlerinde) ne yapılabiliyorsa, hep merhum Özal'ın açtığı çığırlar sayesindedir. Siyasetin kötü talihine bakın ki, merhum Özal, bütün bu yaptıkları ile, onca sene yanında çalıştığı Süleyman Demirel'e bile yaranamamıştır. Yaranmak ne kelime; belki de en acımasız ve yıkıcı muhalefeti Süleyman Demirel'den görmüştür. Demem o ki sevgili okuyucularım; merhum Özal, demokrasi tarihimizin miladı olmuş, onun sayesinde başta gençlerimiz olmak üzere milletimiz, yaşanan dünya ile tanışabilmiştir. Özal, o yaşında bilgisayarla tanışmış ve onu halkına tanıtıp sevdirmişti. Özal'ın ABD Başkanı baba Bush'la geliştirdiği dostluk ve onunla birlikte oluşturmuş oldukları, dünya üzerindeki siyasi hamleleri idrak edememenin bedellerini bugün bile ödemekteyiz! Vaktiyle, bu toplum Özal'ı dinlemiş olsa idi, bugün ne Kuzey Irak ve ne de PKK diye bir derdimiz olmayacaktı! Belki de Musul ve Kerkük bizim kontrolümüzde olacaktı. Bütün bu hayırlı gelişmeleri istemeyen mahut güçler; Kürt realitesini tanıyalım diyen Özal'a nasıl bir iftira atmışlardı; biliyor musunuz? "Kürtçü!" evet; "Kürtçü!" demişlerdi. Ne diyelim, Allah müstehaklarını versin!