Türk seçmeninin siyasi tercihinin, yüzde 70'ler dolayında sağ partilere olduğu malumdur. Elli yılı aşkın demokrasi tarihimizde, sağdaki oyları "blok" halinde alabilen ve tek başına iktidara gelebilen partiler; Demokrat Parti, Adalet Partisi, ANAP ve AK Parti olmuştur. Kendilerini "toplum mühendisi" gören bir kısım zevat, bu yapıyı değiştirmek istemiş ve "ihtilal" dahil her yolu denemişledir. Bu yöndeki girişimler, sağ bloktaki çatlamayı ve bunun neticesinde de sağda bölünmüşlüğü doğurmuştur. 60'lı yılların ikinci yarısında üç, hatta dört parçaya bölünen sağ blok; 70'li yıllardan, itibaren; AP-MSP-MHP olarak kemikleşti. 80 ihtilali ile siyasi partiler kapatılınca, Turgut Özal'ın kurduğu ANAP'ta bu üç; hatta soldan da alarak dört eğilim birleştirilerek iktidara taşındı. Eski siyasi partilere ve onların liderlerine serbestlik tanınınca, yuvalara dönüşler başladı. Turgut Özal'ın vefatı ve Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanlığı makamına çıkışı ile de merkezdeki sağ blok, DYP ve ANAP olarak Tansu Çiller'le Mesut Yılmaz'a kaldı. Bu iki mirasyedi, birbirleri ile didişmeleri ve kötü yönetimleri ile partilerini küçülte küçülte en nihayet barajın altına indirmeyi başardılar! Boşluğu AK Parti doldurdu Tabii bu arada merkez sağın yerini yepyeni bir parti aldı. Muhafazakâr demokrat söylemiyle yola çıkan AK Parti, buradaki boşluğu doldurarak tek başına iktidara geldi. Yüzde 70'lik "blok"tan pay kapmaya çalışan sağ partiler, kan değiştirerek yollarına devam etmek istemektedirler. Bunlardan MHP, her ne kadar 2002 seçimleriyle barajın altına düşmüşse de, yapılacak ilk seçimlerle bu handikaptan kurtulacağı bellidir. MHP de söylemlerini yumuşatarak merkeze oynamaktadır. MHP'deki muhalefet kanadı, partide lider ve kadrodan şikayetle olağanüstü kongre toplamak hazırlığında. Bu durumun kararını, yani Sn. Devlet Bahçeli ile mi yoksa başka bir liderle mi yoluna devam edeceğini MHP delegesi belirleyecektir. ANAP, üzerine ölü toprağı serpili bir parti konumunda iken, bakanlıktan ve AK Parti'den istifa eden Erkan Mumcu'nun liderliğinde derlenip toparlanmaya girişti; ancak Özal sonrası, partide yitirilen misyon kaybının telafi edilebileceği pek mümkün görülmüyor. Yüzde 2'lere düşmüş bu partinin ayağa kalkması ve hele barajı aşması imkansız gibi. Dört parçalı bir Meclis! Demokrasimizin çınarı DP-AP çizgisinin yansıması olan DYP ise, yeni kongresini yaptı ve Elazığ'ın vefalı evladını ikinci kez genel başkanlığa getirdi. Mehmet Ağar'a emanet edilen bu çınar, yeşertilip, geliştirilip eski mehabetli günlerine kavuşacak mı? Barajın söz konusu olmadığı DYP'de asıl mesele iktidar alternatifi olabilmektir. Bu ise, zamanla birlikte AK Parti'nin performansı ile yakından ilgili! Bütün bunlardan çıkan sonuç; önümüzdeki erken ya da vaktinde yapılacak ilk seçimlerden sonra Meclisimizin dört parçalı olacağı aşikârdır.