Mesele, millete güven veya güvensizliktir

A -
A +

Dünya nereye, biz nereye gidiyoruz? Dünyadan kasdımız elbette hür ve medeni âlemdir. Yani demokratik idareyi benimsemiş parlamenter sistemler.. Bu sistemi benimsemiş ve özümsemiş milletlere baktığımızda, işin temelinde insana saygı olgusuyla karşılaşırız. Yönetim gücü, milletten, yine millet için alınır. Milletten alınan bu güç, asla millete rağmen kullanılamaz. Kullanıldığında, onun adı demokrasi olmaz. Gazetelerin köşe yazılarını takip edenler bilirler. Gerçek kalem erbabını tenzih ederek belirtmeliyiz ki, bu kalemşorların kahir ekseriyeti ömürlerini havanda su döverek geçirirler. Bunların derdi asla millet ve milletin dertleri değildir. Tesbih böcekleri misali kıvrılıp yaşadıkları o karanlık dünyalarında; millete rağmen, millet için sözde ahkam keserler. Bunların taşıdıkları kafaya, eskiler "veyl", yani "vay haline!", "yazıklar olsun!" tabirini kullanırlardı. "Veyl" kafasına göre milletimiz henüz rüşdünü ispat edememiş ve demokratik olgunluğa erişememiştir. Yani, milletimiz kendi kârını ve zararını hesap edebilecek olgunlukta değildir. Bundan dolayıdır ki, bu millete; herhangi bir konuda referandum için gidilmez; gidilmemelidir. Gidildiği takdirde kendi zararına olacaklara evet der! Böyle mantık olur mu? Yine bu kafaya göre; bir profesörle bir çöpçünün oyu eşit değildir ve olamaz! O halde ne yapacağız? Bunlara göre, çöpçünün profesör olmasını bekleyeceğiz! Bu, mümkün mü? Böyle bir mantık olur mu? Bu kafa, bu kanaate nasıl vardı? Demokrasiye geçtiğimiz 1950 senesinden beri; bu millet yüzde 70 dolayında merkez sağ veya diğer sağ partilere oy vermiştir. Ve halen de vermeye devam etmektedir. Bu kafa, ne olduğunu kendisi de bilmeden solda yer almış ve bu alışla milletten şamar üstüne şamar yemiştir ve halen de yemektedir. Bir türlü kendi saflarına çekemedikleri millet, işte bundan dolayı nakıstır! Kâmil olsa bunları seçerdi! Adama sormazlar mı? Bakınız aynı köşe yazarları, mevcut iktidar; herhangi bir konuyu referanduma götürür diye hop oturup hop kalkıyorlar! Millete sorulacak, milletin hakemliğine başvurulacak diye adeta ödleri kopuyor! Oysa, Meclis'in duvarında; "egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir" yazıyor. Avrupa'nın ilerlemiş demokratik ülkeleri, yönetimlerini insan odaklı kıldılar. Her fırsatta referanduma giderek, kendi meselelerini milletlerinin arzuları istikametinde yine milletlerine çözdürüyorlar. Bu hal nedir dendiğinde, bu kafadan çıkan ses; "orası Avrupa, orada eğitim seviyesi yüksek. Avrupalı kârını zararını bilip hesap edebiliyor" şeklinde yankılanır. Peki adama sormazlar mı; siz; ey bu kafa sahipleri! Bu milleti Avrupalı seviyesine çıkarmak için ne yaptınız? Merhum Özal diye bir adam gelmeseydi, Avrupa'yı ve dışımızdaki dünyayı kimler bilebilecekti? Eğitimsiz, üretimsiz; aç biilaç bıraktığınız bu millet; dünyayı gördü artık! Sizi de dünyayı da tanıdı! Siz; elbette göstermek istemediniz. Enver Hoca'nın Arnavutluğu gibi; ülkenizi ve insanınızı dünyadan koparıp izole ettiniz. Bir aralık, köylünün şehre inmesini bile yasakladınız! Gelişen, bu modern iletişim vasıtalarıyla ve gidip görmelerle millet, sizi apansız yakaladı! Sizlerin yönetici değil, milletin ensesinde boza pişiren birer ceberut olduğunuzu gördü. Artık, hiç bir yere kaçamazsınız! Bu asil milletin önünde boyun eğmekten ve ona danışmaktan; onun özlem ve beklentilerine, onun keyfine göre cevap vermekten başkaca çareniz kalmamıştır! Çünkü; bu asil millet, medeniyet yarışında sizleri fersah fersah geçti. Siz, o ucube kafalarınızla zaman tünelinde kaldınız! Millete güvensizlikle debeleniyor; debelendikçe batıyorsunuz!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.