Millete rağmen iktidarda kalmak

A -
A +

Ülkemizdeki siyasi istikrarsızlık bütün şiddetiyle kendisini hissettiriyor. Parlamentomuzdaki beş parçalı bölünmüşlük yetmemiş gibi; bu yapıya bir yenisi daha ekleniyor. Kapatılan ana muhalefet partisi, iki parçalı olarak ve iki ayrı grup olarak parlamentodaki yerlerini alacak. Rahmetli Turgut Özal, Türkiye'de siyasi istikrarın sağlanabilmesi için iki buçuk partiye ihtiyaç olduğunu, bunun dışındaki bütün oluşumların istikrarı bozmaktan öte bir mana ifade etmeyeceklerini söylerdi. Siyasetteki bu denli dağınıklığın en büyük sebebi; kör topal da olsa, emeklemeye çalışan demokrasimize yapılan askeri müdahalelerdir. Türk siyaseti bu yüzden, siyasi parti geleneğini yitirdi; köksüzleşti. Türk siyaseti yine bu yüzden, ana muhalefetsiz garip bir iktidarı, millete rağmen sürdürebiliyor! Millet, bu iktidardan bezgin ve bizardır. Ancak; hükümet yetkililerinin de belirttikleri gibi, hükümetin alternatifi yoktur! O halde, kendisini alternatifsiz gören bu iktidar, kendilerini iktidar yapan bu milleti te'dip edercesine cezalandırmaya devam edecek ve bu millet de, vermiş olduğu oyların cezasını bunları seyrederek çekecektir; öyle mi? Demokrasimiz, henüz on yaşını ikmal etmeden ve olanca geleneğini CHP-DP şeklinde iki büyük partiyle sürdürürken, 1960 askeri darbesini yedi ve o gün bugün kendisine gelemedi. Bunu; 1971 muhtırası, 80 darbesi ve son olarak da 28 Şubat 1997'deki 'örtülü darbe' takip etti. Her müdahale ile kapatılan siyasi partiler ve siyasi yasaklı onlarca, hatta yüzlerce siyasetçi! Her on senede bir, neredeyse kökü kazılan siyaset ve siyasetçi ve kesintiye uğratılan demokrasi ile, bu bölünmüşlük ve param parça hal az bile! Böylelikle Türk demokrasisi, rüştünü bir türlü ispat edemedi. Siyasi partiler de öyle.. Her birisi, kuruluş aşamasında ve seçimler öncesinde ayrı telden çalmalarına ve siyasi yelpazenin ayrı yerlerinde gözükmelerine rağmen, aslında birbirlerinden farklı değiller! Nitekim; son on senede denenmedik parti kalmadı ve her birisi adeta becerisizlikte birbirleriyle yarıştı! Bütün bunların sonucu olarak öyle bir noktaya gelindi ki, millet, siyaset kurumundan da, siyasetçiden de bıktı usandı! Türkiye siyasetinde, iktidarlara geliniyor ancak, muktedir olunamıyordu. Bunun manası açıktı ve millete rağmen iktidar olmaktı. Demokrasi adına millet, sandığı bulduğuna şükrediyordu! Bakınız; bugün onu da bulamıyor! Demek ki iş, dönüp dolaşıyor; yine siyasetçide düğümleniyor. Risk alamayan, gününü gün etme derdinde, milletten kopuk siyasetçi de, bu çarpık yapıya çanak tutuyor ve ülkeye demokrasi bir türlü gelemiyor! İçeriden umut kesilince de, dışarısı devreye giriyor; yönlendiriyor. Bir kısım yarı aydınlarımız da hâlâ milletin egemenliğinden dem vuruyor! Dışarısının yönlendirmeleri karşısında, milletin egemenliği gidecek diye, tuhaf bir kaygıya kapılıyorlar! Vaktiyle dış telkinle gelen demokrasiyi yüzümüze gözümüze bulaştırdık! Dışarısı bunu biliyor ve görüyor; anlaşılan o ki, iş yine onlara düşüyor!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.