Sevgili okuyucularımın Mi'rac kandillerini kutluyorum. Cenab-ı Hakk'ın hiçbir kuluna ve hatta hiçbir peygamberine nasip etmeyip; yalnızca sevgili Habibine layık gördüğü Mi'rac hadisesinin önemi çok büyüktür.
Mi'rac, merdiven demektir. Sevgili Peygamberimizin, göklere, bilinmeyen yerlere götürüldüğü gecedir. Her peygamber gibi O'na da, kendi kavmi inanmadı. Zeyd'i yanına alarak Taif'e gitti. Orada insanlara bir ay müddetle tebliğ yaptı. Kimse inanmadığı gibi; O'nunla alay ettiler ve kovup çocuklara taşlattılar. Mübarek ayakları kan-revan içinde kaldı, Zeyd başından yaralandı. Cebrail aleyhisselam gelip; 'Cenab-ı Hakk, seni bu hale koyanlara hadlerini bildirsin mi diye sual ediyor!' dediğinde; merhamet ve şefkat çağlayanı Peygamber: 'onlar bilmiyorlar, bilselerdi böyle yapmazlardı buyurarak ümmetini kendisine tercih etmişti.
Yolda bir çiftliğin bağ evine sığındılar. Bağ sahibi, köleleri Addas vasıtası ile onlara üzüm gönderdi. Allah'ın Resulü üzümü yerken 'Bismillah' deyince; Hıristiyan olan Addas: 'Bu nasıl sözdür? Yıllardır buralardayım böyle bir söz duymadım' dedi. Peygamberimiz ona, nereli olduğunu sorunca; 'Ninova'lıyım' dedi. 'Yunus aleyhisselamın memleketinden imişsin' buyurdu. Addas, 'sen Yunus'u nereden tanıyorsun? O'nu buralarda kimse bilmez' diye sorunca; 'o benim kardeşimdir; o da benim gibi Peygamber idi' buyurdu.
Addas, 'bu güzel yüzün, bu tatlı sözlerin sahibi yalancı olamaz' deyip derhal iman etti ve onlarla beraber gitmek istediğini söyledi. Tebessüm buyuran Peygamberimiz; ' şimdi kal ama; az zaman sonra benim adımı her yerde işitirsin; o zaman bana gel' dedi. Yaralarını kanlarını silip bir müddet istirahat buyurdular ve sonra yola çıkıp gece vakti Mekke'ye girdiler. Her taraf düşmanla doluydu; gidecek yerleri yoktu.
Recep Ayı'nın 27. gecesi, Ebu Talib'in kızı Ümm-i Hani'nin kapısını çaldı. Ümm-i Hani o vakit henüz iman etmemişti ve 'kim o?' diye seslendi. 'Amcan oğlu Muhammedim; kabul edersen misafir geldim' buyurdu. Ümm-i Hani: 'senin gibi doğru sözlü, emin, asil, şerefli bir misafire can feda' deyip buyur etti.
Sevgili peygamberimiz o gün çok incinmişti. Abdest alıp, Rabbine yalvarmaya, af dilemeye ve insanların imana gelip kurtulmaları için duaya başladı.
Alemlere rahmet olarak gönderilen merhamet deryası o sevgi Peygamberi; çok yorgun, aç ve incinen mübarek kalbiyle Rabbine yakarırken yine insanları kendisine tercih ediyordu. Hasır üzerine uzanıp uyumuştu ki, ayağının altının öpüldüğünü hissetti. Uyanınca; bunun daha evvel, insan şeklinde gördüğü Cebrail aleyhisselam olduğunu anladı.
...Ve; kutlu daveti aldı: 'Ey yaratılmışların en üstünü! Ey Yaradanın sevgilisi! Ey Peygamberlerin efendisi, iyilikler menba'ı, üstünlükler kaynağı olan şerefli Peygamber! Rabbin sana selam ediyor; hiçbir Peygambere, hiçbir mahlukuna vermediği nimeti sana ihsan ediyor; seni kendine davet ediyor; buyur kalk gidelim!