Türkiye demokrasisi, sorumsuz muhalefetle ma'lüldür. İnkâr edici, karalayıcı, yıkıcı muhalefet, bizde CHP'nin eseridir. 27 senelik tek parti devrinde, mutlak iktidarı elinde bulunduran CHP; ilk gerçek seçimle muhalefete düşünce, bu durumu bir türlü içine sindiremedi ve; lideri İsmet İnönü'nün beyanıyla; 'milleti cezalandırma' adına, mahut muhalefeti ihdas etti. Öyle ki, darağacında sallandırdığı şehit Başvekil Adnan Menderes'e, son nefesinde; 'Allah, bu milletin iktidarına CHP gibi bir partinin muhalefetini göstermesin!' dedirtmişti.
Demokrasilerin olmazsa olmazlarının başında elbette muhalefet gelir, ancak; bu muhalefet anlayışı yapıcı, yol gösterici ve eleştirel bir üslubu esas alır. İktidarlar da bu muhalefet yönlendirmesinden ders alır ve kendisine yön belirler.
CHP'nin uzunca iktidar yıllarında, millet kaale alınmadığından; muhalefet icrasında da millet dikkate alınmaz. Bu muhalefet anlayışında; iktidarın millete hizmet yolunda yapmaya çalıştığı hiçbir icraatın bir kıymeti yoktur; baştan aşağıya hepsi yanlıştır, yalandır ve milletin zararınadır!
Bu denli sorumsuz, yıkıcı muhalefet anlayışı; keskin sirke kabına zarar verir misali, hep kendini tahrip etmiş ve millet üzerinde gerekli tesiri hiçbir zaman gösterememiştir. Gösterememiştir ki, ilk serbest ve dürüst seçimle (1950) iktidardan uzaklaşan CHP, aradan geçen bunca zamana rağmen, bir daha tek başına iktidar yüzü görememiştir. Ancak, teşvik ettiği ihtilallerle ve yaptırdığı vesayet anayasaları ile, resmen ve alenen iktidar olamazsa bile 'muktedir' olmayı sürdürmüştür!
Statükonun yegane mümessili olan CHP'nin Türkiye siyasetine, yıkıcı muhalefetinin yanında bir diğer büyük kötülüğü ise; solun temsilciliğine soyunmuş olmasıdır. Kendi donuk anlayışı ile, solu boğarak gelişmesine imkân tanımamıştır.
Buna, eskilerin tabiriyle; 'ne kendi etti rahat; ne âleme verdi huzur!..' denir. Yani; ne iktidara gerçek bir alternatif olabildi ve ne de; başkaca alternatif olabileceklere imkân tanıdı!
Bu durumda da olan, yine millete oluyor; zira bu yüzden demokrasi çıtası yukarılara çekilemiyor.
Halbuki, sağlıklı bir demokraside tam tersidir; yani demokrasi çıtasını yukarılara çekmeyi, muhalefet isteyip zorlar. Bizde iktidar istiyor, muhalefet köstekliyor! Bu yüzden; siyaset eleştirmenleri, Türkiye'deki sağı sol, solu sağ olarak görüp değerlendirirler!
Şu barış sürecinde, muhalefetin eline tarihî bir fırsat geçti. İktidarla el ele verip bu süreci başarıyla sonuçlandırsalar; otuz yıldır yapılamayan, onların sayesinde gerçekleşmiş olacak. Böyle bir başarıya ortak olmaları; millet nezdinde kendilerine büyük itibar kazandıracak ve bu durum kendilerine, şimdiye kadar başaramadıkları iktidar yolunu açacaktır.
Mütemadiyen yaptıkları hataları tekrar ediyor ve ellerine geçen bu tarihî fırsatı tepiyorlar. Âdeta iktidar olmaktan kaçıyorlar. Eh; ne demişler; eden kendine eder ve insanın kendisine verdiği zararı başkaları ona veremez!