Kendilerine Müslüman diyenler birbirlerini boğazlıyorlar. Topyekun İslam Alemi'ne bakıldığında halini iki kelime ile özetlemek mümkün: Kan ve gözyaşı!.. Müslümanlar nasıl bu hale geldi? İslamiyet'in azılı düşmanları (başta İngilizler), müslümanlara dışarıdan bir şey yapamayacaklarını anla- yınca, onları içeriden, çökertmeyi denediler. Bunu öylesine başardılar ki, bugün gelinen noktada İslam dünyası, tam bir parçalanmayı ve iç çatışmayı yaşar hale geldi! Bu durumun en güncel ve tipik örneğini bugün Irak'ta görebilirsiniz! Kendilerini şii veya sünni diye tanımlayan gruplar, (bunların Arap, Türkmen, Kürt olmaları fark etmiyor) birbirlerini boğazlarken, işgalci güçler, seyretmekle yetiniyorlar! Vaktiyle, müslümanların arasına bu denli ayrılık tohumlarını ekmişlerdi. Şimdi hasad yapıyorlar. Öyle ki; İslamiyet'i kendi keyiflerine göre yorumlayan bu gruplar birbirlerini Müslüman olmamakla suçluyorlar! Bununla; müslümanlığın temel kurallarından olan "Müslümanlar kardeştir" ilkesini rahatlıkla yok sayabiliyorlar. Emperyalist güçler bu grupları, çetişli gerekçelerle silahlandırıp, teşkilatlandırdı ve eğitti. Özellikle Sovyetlerle Afganistan savaşında bu gruplar Batı'lı gizli servislerle beraber çalıştılar. Onlardan öğrenip Sovyetler'e karşı uyguladıkları savaş metotlarını bugün ayniyle terörist eylemlerde tatbik mevkiine koyuyorlar. Yoğun propaganda faaliyetleri! Emparyalist güçler yalnızca bunları yapmakla yetinmedi; dünyadaki tüm medya güçlerini kullanarak; İslam dinini ve onun mensuplarını terör dini ve teröristler olarak göstermek için yoğun bir propaganda faaliyetine girişti. Buna, maalesef birçok Müslüman ülkenin medya kuruluşları da alet oldu. Ve halen de alet olmaya devam etmektedir. Emperyalistler bunu yaparken bir taşla onlarca kuş vuruyorlar. Herşeyden önce kendi kamuoylarını istedikleri gibi inandırıp yönlendirebiliyorlar. Bugün ABD dahil bütün Batı aleminde sokaktaki vatandaşa da sorsanız İslamiyet'i ve Müslümanları terörle özdeşleştirip mütalaa edecektir. ABD Başkanı Bush'un "Medeniyetler çatışması" sözü sonradan iddia edildiği gibi bir dil sürçmesi değildi. Bush, o sözü ABD halkına karşı bilerek kullanmıştı. Yoksa; bütün bu medeni alem (!) ABD'si ve Avrupa'sıyla her gün akmakta olan bu kan deryası karşısında nasıl sessiz kalabilirdi? Belli ki, onlara göre insanca zayiat yoktur! Neden; çünkü, ölenler hep Müslüman da ondan.. Cenab-ı Hak, "Verdiğim nimetin kıymetini bilmezseniz, elinizden alır ve şiddetli azap yaparım" buyuruyor. Petrol, çok büyük bir nimet. Müslümanlar bu nimetin kıymetini bilmediği gibi, Küfran-ı nimet içinde oldular. Dinlerini unutarak sapık yollara daldılar. Kendi uydurdukları sapkınlıklarını din diye vazedip başkalarına dayatmaya kalktılar. Hırsızın hiç mi kabahati yok? Müslümanlar, işte bu ettiklerinin cezasını; hem de çok şiddetli bir şekilde çekiyorlar. Bu arada başta ABD olmak üzere işgalci Batı'lı güçlerin yani hırsızın hiç mi kabahati yok diyeceksiniz. Sevgili Peygamberimiz yer yüzünde zalimleri "eğe"ye benzetmiştir. Allahü tealanın intikam aracı olarak "eğe", bir yandan törpüleyip un ufak ederken diğer yandan kendi dişleri de körelir ve işe yaramaz meta haline gelir. Bu gelişte de ondan intikam alınır. Yani, Cenab-ı Hakk'ın "Müntekim" ismi zalime de elbette tecelli eder. Bu arada olan çoluk çocuğa ve masum sivillere oluyor. Eh; bela gelince umumi geliyor. Yaş-kuru ayırmıyor! Dünyanın hali bu; adaleti de bu kadar işte! Şu halde; Müslümanların, din diye uydurdukları bütün bu sapıklıkları ve sapkınlıkları bırakıp öz köklerine; Hz Peygamber'in va'zetmiş olduğu gerçek İslamiyet'e sarılmaktan başka çareleri yoktur. Aksi halde, onun-bunun maskarası ve alemin yüzkarası olmaya devam ederler! Zira; haşa; zulmetmez kuluna Hüda'sı Herkesin çektiği kendi cezası...