Eğitimimizin zaafiyetinden olsa gerek; hemen her sahada lider sıkıntısı çekiyoruz. Türk cemiyetinin önünde, onu istikbale taşıyabilecek, hemen her bakımdan ona öncü ve model olabilecek karizmatik liderler maalesef yok! Bu durum elbette bugünün sıkıntısı değil; Türk Cemiyeti, kaht-ı ricali (örnek olabilecek adamsızlığı) iki yüz seneye yakındır çekmektedir. Bakınız; Türkiye ve Türk insanı için hayatî derecede önemi haiz AB konusunda milletçe ne biliyoruz? Kimimiz AB'den yana, kimilerimiz ise AB'ye karşı... Tarafgir ve karşı olanlara teker teker sorsak; neden taraftarsın veya neden karşısın diye; her iki kesimden de körü körüne cevaplar alırız. Düne kadar AB'ye karşı olanların sesleri daha gür çıkıyordu! Hele, merhum Turgut Özal'a kadar AB'yi savunmak ve onun yandaşı gözükmek neredeyse vatan hainliğine eşitti! Kaht-ı ricalin boyutları!.. Sağda ve solda bulunan bütün toplum liderleri ve tabiatıyla onlara uyan kalabalıklar bütünüyle AB'ye karşıydılar. Ne acıdır ki, o vakit de, neye karşı olduklarını bilmeden; AB'yi çalakalem karalamaktaydılar. Her meşrep kendi meşrebine uygun antitezini geliştirmişti. Kimine göre, "onlar ortak biz pazar" olacaktık, kimine göre, "orası bir Hıristiyan kulübü" idi; hem oraya bizi almazlardı ve hem de alsalar bile bizi dinimizden, imanımızdan etmiş olacaklardı! Kimilerine göre; AB'ye girmekle ülkemizin üniter yapısı bozulacak ve parçalanıp bölünme kaçınılmaz olacaktı. Kimilerine göre ise; AB'ye girmekle bağımsızlığımız yani egemenliğimiz elden gidecekti. Özal sonrası Türkiye'de ise bütün bu antitezler tersine dönmüş ve; toplum liderleri dahil, onlara uyanlar da kahir ekseriyetiyle (çoğunlukla) AB'den yana tavır almış bulunmaktadırlar. Halk ne ise de; toplum liderlerinin bu düşüncede olup, sonradan yüz seksen derece dönmüş olmalarını anlamak mümkün mü? Liderleri böyle olan bir cemiyetteki kaht-ı ricalin boyutlarını düşünebiliyor musunuz? Neyse ki, merhum Özal'ın sağlamış olduğu, toplumdaki kısmî zihniyet değişikliği sayesinde bugünlere gelebildik ve; Özal'ın o vakitler görüp işaret ettiği globalleşen dünyanın gerçeğine parmak basabildik! NATO'ya da karşı idiler Türkiye NATO'ya girişte de böyleydi. O zaman da NATO yanlıları ve karşıtları vardı. Türkiye NATO'ya girmekle kötü mü etti? Hiçbir şey yapmadığını düşünelim. Hatta NATO'nun külfetlerini çekip, nimetlerinden gerektiği gibi istifade etmemiş olduğumuzu farz edelim; NATO sayesinde dirlik ve düzenliğimizi koruduk, ülkemiz parçalanmadı ve herhangi bir yabancı işgale uğramadı. Yine NATO sayesinde; dünyanın en donanımlı ordularından birine sahip olduk; bu sayede bölgemizde yegane istikrar unsuru olan ülkeyiz. Sadece bunlar yetmez mi? Dünyaya kapalı olmak! Türkiye'yi AB'nin dışında tutmak isteyenler; Enver Hoca'nın Arnavutluk'unun özlemi içindedirler. Bütün dünyaya kapalı; ülkenin her tarafı makineli tüfek koruganları ile donatılmış (ne işe yarayacaksa); insanları çağlar öncesi dönemi yaşayan ilkel bir kabile devleti... Ülkede iç savaş çıkıp dünyaya açılmasalardı, bugünlerde neredeyse sapanla avlanacaklardı. Öyleyse neden AB? Türkiye'nin AB'ye, AB'nin Türkiye'ye ihtiyacı konusunu yazmaya devam edeceğiz..