Neden siyaset?

A -
A +

Sevgili okuyucularım, çok sevdiğim gazetecilik mesleğimin yöneticilik kısmını siyaset uğruna bırakıyorum. Bundan böyle; yazar olarak mesleğimi sürdürmenin yanında asıl mücadelemi ve hizmetimi siyasette AK Parti kadrolarıyla birlikte el ele, gönül gönüle verme kararı aldım. Sadece tenkid etmek veya yol göstermek kafi mi? Her ikisinde de neticeye ulaşamazsanız ne yaparsınız. Argo bir tabir olacak ama, bağışlanmamı dileyerek belirtmek isterim ki, bu işler öyle; "Hariçten gazel okumakla olmuyor"sa, demek ki iş başa düşüyor. Neden böyle bir karar aldığımızın cevabı bu günkü flu siyaset tablosudur. Her şey normalinde ve rayında giderken; cumhurbaşkanlığı seçimi ile birlikte aniden ortalık toz duman oldu. Yıkıcılık üzerine kurulmuş muhalefet CHP'nin Meclis'in içindeki ve dışındaki muhalefetini toplum olarak biliyoruz. Yıkıcılık üzerine kurulmuş bir muhalefet anlayışıdır ki; dar ağacına gönderdiği merhum Başbakan Adnan Menderes'e, "Cenab-ı Allah, bu millete CHP gibi bir muhalefet göstermesin!" sözünü söyletmişti. CHP'nin, Meclis'in en az 367 milletvekili ile açılmasını temin için Anayasa Mahkemesi'ne gitmesini ve yüksek mahkemenin o doğrultuda karar vermesini bir noktaya kadar, anlayışla olmasa bile anlamış bulunuyoruz. Ama, demokrasi kökünden geldiğini iddia eden ve o uğurda şehitler vermiş bir siyasi geleneğin devamı olduğunu iddia eden DYP ve ANAP'ın Meclis'e girmemek suretiyle sergiledikleri tavrı anlamak mümkün değildir. Dikkat edin, bu partiler Meclis'e girip Abdullah Gül'ün adaylığını desteklesinler demiyoruz. Onlar da birer muhalefet partisi; oy verirler veya vermezler kendi bilecekleri iş. Ama, Meclis'e gelmemek ne demek? Üstelik Anayasa Mahkemesi'nin böyle bir kararından sonra! Milletvekillerinin en birinci görevi, çatısı altında bulundukları Meclis'in vakarını korumaktır. Zira, bu Meclis Milli Mücadeleyi yapan meclistir. O zor şartlarda bile meclis kapanmamış; boykot edilmemiş, fonksiyonunu ifa etmişti. CHP'nin peşine takılan zihniyetler Bugün; demokrasinin üzerinden 60 seneye yakın süre geçmiş; bu süre içerisinde onca badireler atlatıp için için olgunlaşarak çok şükür belirli bir mesafe ve merhale kat etmişken bu denli anti demokratik tutum ve davranışlar neyin nesidir? Bu halin temsilcileri, millete mutlaka hesabını vermek durumundadırlar. Sergilenen bu denli anti demokratik tutumlar AK Parti'ye veya onun belirlediği adaya karşı mı yapılıyor? Onların şahsında gerçek muhatap millettir. Milletimiz, kendisine yapılanları bütün çıplaklığı ile görmektedir. Türkiye eski Türkiye değildir. Bütün bu olumsuzluklara imza atanlar yani daha açık ifadesiyle CHP'nin peşine takılan zihniyetler, AK Parti'ye seçimleri Temmuz'un 22'sinde yaptırıyor diye ateş püskürmekteler. Neymiş efendim; o tarihte herkes tatilde olacakmış. Oy vermeye çok az kişi katılabilirmiş. Ayol; buna asıl sebep sizler değil misiniz? AK Parti seçimleri normal zamanında yani 3 Kasım'da istemiyor muydu? Cumhurbaşkanının seçimini sizler engellediniz. Bu durumda Anayasa'nın emri gayet açık; "derhal seçim" diyor. Bu emre istinaden AK Parti 24 veya 30 Haziran dedi ama YSK, seçimlerin ancak 22 Temmuz'da yapılabilirliğine hükmetti. Şimdi söyler misiniz; bu baskın seçimin vebali kimindir? Dikkat edilirse onlar, gerçekte seçimden yani milletten kaçmaktadırlar. Çünkü yaptıkları ile milletin yüzüne bakamayacaklarını onlar da biliyor. Biraz daha vakit geçsin ki, belki millet unutur hayalindeler!.. Görelim Mevlam neyler; Neylerse güzel eyler!...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.