Nice 36 senelere...

A -
A +

Türkiye Gazetemiz bundan tam 36 sene önce, yine böyle baharın coştuğu bir iklimde; bir avuç idealist gencin sevgili Enver Ören Ağabeyin etrafında toplanıp, müştereken aldıkları karar doğrultusunda yayın hayatına başladı. Bab-ı âli'de alışılmadık, çok farklı bir üslupla yola çıktı ve âdeta mevcut gazeteciliği de sorgulayarak; neden hep olumsuzluklar, eksiklikler haber olsun, bunlarla gazetecilik yapılsın? Olumlu yönlerini de görüp değerlendirerek gazetecilik yapılamaz mı? Gazetecilikte hedef kitle insandır. İnsan etrafında şekillenen olay ve hadiseleri insana anlatıp, yorumlayacaksınız. İnsan ise, baştan aşağı moral değerdir. Günümüz insanının (özellikle bizim toplumumuzda) moralsizliği yani mutsuzluğu apaçık bir hakikattir. Yorgun, bitkin, moralsiz ve mutsuz insanımıza; onu daha da kötümserliğe itecek bir gazete çıkartamazdık. Nitekim, bu tür gazetelerden meydan yerinde yığınla vardı. Biz, alternatif olmalıyız. İnsanımızın moral bulması yönünden; bir şey tamamen elde edilemiyorsa, tamamen de terk edilmemelidir ve cereyan ediliş tarzında mutlaka var olan bir güzelliği ve iyiliği bulup değerlendirmeliydik. Böyle diyerek yola çıkan Sevgili Enver Ören Ağabeyin bu denli yoğurt yiyişi, Bab-ı âli'de önceleri yadırgandı. Yadırgayanlar, elbette gazetecilerdi. Zira, okur, kendi derdinde idi. Ona ne verilirse onunla yetiniyordu. Huzur veren gazete Geçen seneler içerisinde, Türk okuru Türkiye Gazetemizi; dolayısıyla sergilemiş olduğu gazeteciliği görüp yaşadı. "Huzur veren gazete" sloganıyla onunla bütünleşti. Öyle ki, 1 milyon 435 bin net satışla (1989-1990) Bab-ı âlide kırdığı rekor o gün bugün egale edilebilmiş değildir. Merhum Özal'ın vefatından sonraki netameli seneleri hatırlıyorsunuzdur. Yönetim sistemimizde (parlamenter) ne temsilde adaleti sağlayabildik ve ne de yönetimde istikrarı... Seneler senesi; (1993-2002; 9 sene) hercümerc içerisinde debelenip durduk. Kriz üzerine krizler yaşadık. Üstad Necip Fazıl'ın bir hadise etrafında güzel bir benzetmesi vardır: "Milyonluk bir orduda, komutan herkesin silahını şakağına dayamasını ister ve ateş emriyle bütün ordunun yok olmasını sağlar. Böyle bir orduya kendi kumandanının verdiği zararı, hangi yabancı kumandan veya başka bir güç verebilir? Tıpkı bunun gibi; ülkemizin yönetimine talip olan mahut koalisyonlar, kendi insanını maddede ve manada eritip bitirdi. Bu krizlerde milyar dolarlara sahip ülkenin en zenginleri bile, bir gecede servetlerinin yarısını kaybedebiliyorlardı. Bu krizlerden herkes gibi biz de İhlas Grubu olarak, Türkiye Gazetemizle birlikte etkilendik. Biliyorsunuz İhlas Finans'ımıza el konuldu. El konulan onca banka içerisinde yalnızca İhlas Finans'ın sahibi Sevgili Enver Ören Ağabey borcunu üstlendi ve ödeme gayretine girişti. Yoğun çaba içindeyiz Bütün İhlas Holding çalışanları bu gayretin içindeler. Elimize 1 YTL geçse, İhlas Finans mudisine ödüyoruz. Ülkemizin, dolayısıyla holdingimizin ekonomisi geliştikçe, bu borçtan daha rahat kurtulabileceğiz. Sevgili İhlas Finans mudileri bunca zamandır sabrettiniz. Lütfen biraz daha sabrediniz. İnanın bizim de tek dileğimiz, bu borçtan bir an evvel kurtulmaktır. Bunun yoğun çabaları içindeyiz. Biliyoruz ve inanıyoruz ki; Allahü teala, borcunu ödemek isteyen ve bu yönde kararlılık içinde olan kuluna kolaylık gösterir. Bu ödemenin yapılabilmesi için sebepler yaratır. Yine biliyor ve inanıyoruz ki, Türkiye Gazetemiz ülkemizin çimentosudur. Ona bir okuyucu daha bulup tirajını artırmak, ülkemizin istikrarına ve insanımızın mutluluğuna katkıda bulunmaktır. Nice 36 senelere... Her şey gönlünüzce olsun sevgili okuyucularımız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.