Dünkü yazıda; çarenin sandık olduğunu ancak, sandığın 'güdümden' yani, vesayetten kurtarılması gerektiğini ifade etmiştik. Bunun için de; ekonomik bağımsızlığın yanı sıra, hukuk reformunun şart olduğunu belirtmiştik.
Zira bize, güdümlü demokrasiyi reva gören iç ve dış vesayet erbabı, boş bırakılan bu deliklerden içeriye sızıyor ve hatta meşruiyetini ilan ediyor! Sağlam bir ekonomiye ve olgun bir demokrasiye sahip olunmadan bu deliklerin kapatılması mümkün değildir.
Bu boşluklar bilerek ve isteyerek oluşturuldu. Daha açık ifadesiyle; milletimizin kalkınması ve hamle yapması istenmiyor. Futbol tabiriyle, sürekli top çevirmemiz ve asla rakip kaleye şut çekmememiz arzu ediliyor. Vesayetçilerin tercih ettikleri iktidarlar; idare-i maslahatçı iktidarlardır. Böyle bir iktidar da, dönemini, millete pösteki saydırarak tamamlar!
Ama, Tayyip Erdoğan ve onun başında bulunduğu AK Parti iktidarları öyle olmadı. Değil Türkiye'de, dünyada bu kadar çalışkan ve milletine sevdalı bir lider gelmedi. O, bu milletin başa bağlı bir millet olduğunu biliyordu; baş nereye giderse gövde de onu takip edecekti. Gecesini gündüzüne katarak, günde ortalama 20 saat, durmak bilmeksizin çalıştı, çalışıyor.
Onun ve ona ayak uyduran ekibinin bu denli hummalı çalışmaları sonucunda Türkiye, bulunduğu ikinci ligden birinci lige terfi etti. Bu arada düşman uyumuyor; Türkiye'nin hamlelerini önlemek için; içeride ve dışarıda akla hayale gelmedik oyunlarla önü kesilmek ve Tayyip Erdoğan görevinden uzaklaştırılmak isteniyor.
Hatta; AK Parti yerinde kalsın ama, Tayyip Erdoğan mutlaka gitsin istiyorlar. Çünkü, onlar da çok iyi biliyorlar ki, ana arı konumundaki Tayyip Erdoğan giderse, kovan kendiliğinden dağılacaktır! Dağılmasa bile, bu tempo ile hamle üstüne hamlelere devam edilemeyecektir!
Ne yapıp edip; vesayet boşluklarını bir an evvel kapatmalıyız. Bu cümleden olarak; ceza sürelerini bile aşan, uzun tutukluluk sürelerini derhal sonlandırmalı ve ilgililerin tutuksuz yargılanmaları sağlanmalıdır.
Yargı, A'dan Z'ye gözden geçirilmeli; jüristokrasiye (oligarşik yargıç yönetimi) yol açmadan ve tez elden demokratik yargı reformu hayata geçirilmelidir.
Öyle bir savcının bir hakimle, bir başlarına alacakları kararla; değil hükümete, topyekûn millete karşı darbe yapmalarının önü kesilmelidir!
Tek kelime ile Türkiye, 'muz cumhuriyeti!' olmaktan kurtarılmalıdır!