Pazar yazısı İnsan ki çok cahil (cehûl) ve çok zalim (zalûm) yaratılmıştır; her şeyi kendi nefsi için ister. O nefis ki, asla doymak bilmez. Nefsin isteklerine dikkat edin; hemen hepsinin insanın bedeni için olduğunu görürsünüz. Dünyadaki her şey insan için yaratıldığından bu isteklerin, ihtiyaçların ardı arkası gelmez. Yani sonu yoktur. İnsanın aklı ve nefsi bu isteklerini kalbe bildirirler. Kalb de bunlardan gelene göre hareket eder. Şayet akıl, İslamiyet'e kavuşursa akl-ı selim olur. Yine istekleri beden içindir ama, bu sefer ahireti gördüğünden; bu bedenin orada da saadete kavuşması için çırpınır. Nefsin her isteğine boyun eğmez; onları frenler. Sınırlama getirir. "Şunları, şunları ancak şu kadar yapabilirsin" der. İsteklerin sonu gelmez Nefis ise, kâfir ve doyumsuz olduğundan; isteklerine devam eder. Ve bu isteklerin sonu gelmez. Burada dikkat edilmesi gereken bir husus var; kalp, nefisten ve akıldan gelenlere göre hareket ettiğinden; nefisten gelenler de belli olduğuna göre, iş, kalbe kalıyor. Onun mutlaka sağlam olması lâzımdır. Zira nefis, hep zararı, kötü olanları istiyor ve insanı ebedi felakete sürüklüyor. Kalbin doğru ve sıhhatli karar verebilmesi için, sağlam olması, hasta olmaması lâzımdır. Kur'an-ı kerimde "Kalpler ancak Allahü tealanın zikri (anılması, yadedilmesi hatırlanması) ile itminana (rahata ve huzura) kavuşur" buyurulmaktadır. Ve yine Kur'an-ı kerimde Cenab-ı Hak; "Sadıklarla beraber olunuz" buyuruyor. Sadıklar yani Allah'ın dostları ile bulunmak; onların sohbetlerinde olmak veya onların kitaplarını okumak kalbi sağlam kılar ve olgunlaştırır. Bilindiği üzere bizim dinimizde ruhbanlık yoktur. Nefsi öldürmek bütün isteklerini reddetmek, yani dünya nimetlerinden kesilmek diye bir şey yoktur. İslamiyet, nefsi öldürmeyi değil, kontrol altına almayı istemektedir. Nefsin isteklerinden helâl olanları yapmaya izin veriyor; haram olanlarına izin vermiyor. Zaten biraz dikkat edildiğinde helâllerin insanın faydasına, haramların ise zararına olduğu görülür. Cenab-ı Hak, insanlar içindeki sadıkları (dostlarını) insanlık sıfatları ile örtüp âdeta saklamıştır. Bundan dolayıdır ki, birçok insan bunları tanıyamaz, diğer sıradan insanlarla aynı zanneder. Resulullahın vârisleri... Halbuki bu seçilmiş, üstün insanlar Resulullah efendimizin vârisleridir. Onların sohbetleri, bakışları, kitapları şifadır. Allah'ın dostlarının hatırlandığı veya onların kitaplarının okunduğu yerde, o mübarek zatların ruhları hazır olur. İnsan, farkında olmasa da onların ruhaniyetinden istifade eder, ruhu onlardan feyz alır; kalbi olgunlaşır. Burada dikkat edilmesi gereken husus niyettir. Kişinin niyeti mutlaka halis olmalıdır. Asla bulanık olmamalıdır. Çünkü; Sevgili Peygamberimiz bu çok önemli hususu vurgulayarak şöyle buyurmuştur: "Mü'minin niyeti amelinden üstündür." Yani, neleri yaptığımızdan ziyade; bunları ne için hangi niyetle yaptığımız önemlidir. Bugün âhir zamandır. Bugünde zorluklar, meşakkatler, felaketler, fitneler çoktur. Bunlardan sakınılması da çok zordur. İşte; bundan dolayıdır ki, sevgili Peygamberimiz, bugünleri işaretle şöyle buyurmuştur: "Bir zaman gelir ki, o zamanın Müslümanları, bugün sizin yaptığınız ibadetlerin onda birini yaparsa, ahirette azaptan kurtulurlar." Sebebini sorduklarında; "Çünkü, sizler hayır işlemeye çok yardımcı buluyorsunuz. Onlar yardımcı bulamayacakları gibi, çeşitli engellerle de karşılaşacaklardır. Gafiller, cahiller arasında garip kalacaklardır" şeklinde cevap verdiler.