O kafa yeni değil!

A -
A +
O kafa'nın içine "vesayet" algısı işlemiş bir kere; âdeta kumaşın boyayı emmesi misali, "vesayet"le bütünleşmiş. Öyle ki, askerî, yahut sivil (yargı-emniyet) olması önemli değil; mühim olan, millî iradenin yerine başka şeyin ikame edilmesidir!
O kafa'nın çeşitli fraksiyonlar hâlinde (parti, kurum, kuruluş vb.) temsil edilmesi size, ayrı ayrı olduklarını zannettirmesin. Tıpkı bir elin parmakları gibi; görünüşte her biri ayrı bir görüüş ve değişik bir fraksiyonu yansıtıyorsa da; gerçekte her biri tek bir bileğe bağlıdır. Bileği takip edin; kola, oradan omuza ve beyne gider! Kol ve parmaklar, her ne kadar ülkenin içinde melanetlerini sergilese de; beyin, hep dışarıdadır!
Dışarının manivelası, içerideki o kafayı öylesine karıştırıp tarumar etti ki, artık "vesayetsiz" yaşayamaz oldu! Ve hatta zaman zaman kendisini "vesayet" zanneder oldu!
Tıpkı fıkrada olduğu gibi: Kendisini darı zanneden adam, tavuk ve horoz gördüğü zaman, derhal tabanları yağlar! Kendisini yakalayıp; darı olmadığı ne kadar söylense kâr etmez. Neticede akıl hastanesine götürmüşler; aylar süren tedaviden sonra, darı olmadığına kendini de doktoru da inandırır. Yapılan onca testlerden başarı ile çıkar. İyileştiğine kani olan doktor, salıverilmesini ister. Hastanenin dışına çıkarılan hasta gizlice gözetlenmektedir. Aaa! Bir de ne görsünler? Hasta, karşılaştığı ilk tavuk grubundan şeytan görmüş gibi kaçmaya başlamış. Yakalanıp doktorun huzuruna çıkarmışlar. Doktor: "Bu ne hâl; hani darı değildin; neden yine sırra kadem bastın?!" Hasta, gayet sakin bir tavırla: "Doktorum, ben elbette iyileştim ve artık darı değilim; bunu adım gibi biliyor ve inanıyorum. Ama, bana söyler misiniz, benim darı olmadığımı o tavuklar biliyorlar mı?!!! Neden kaçmayayım?!"
O kafa'nın zırvalarına bakın (Zırvalayanların hemen tamamının, isminin önünde yazar, gazeteci, Prof., siyasetçi, sanatçı vb. unvanları var!): "İktidar üç dönemdir ülkeyi yönetiyor. Artık iyice yoruldu. Yeniden yüzde 50 dolayında seçilseler bile, ülkeyi rahahatlıkla idare edemezler!" Bu kafaya sormak gerekmez mi?: "Ayol, bu iktidar on iki yılda yoruldu diyorsun; mahut muhalefet ise, sittin (60) senedir, kazma-kürekle tüm yapılanları kırmakla ve yıkmakla meşgul. Asıl o yoruldu, ona yeni iş bulman gerekmez mi?!"
Bir diğeri: "HSYK kanunu Meclis'ten çıkar çıkmaz ve kanun, daha Cumhurbaşkanı'na gitmeden; derhal, Anayasa Mahkemesine gitmeli ve iptali sağlanmalıdır. Zira Türkiye'nin o süreçte yapılacaklara tahammülü yoktur! Bu durum, vaktiyle ABD'de de uygulanmıştı!"
Bunlara sormak lazım; hukuk devletinde mi yaşıyorsunuz; dağ başında mı?! Kanun mu çıkarıyoruz; yangından mal mı kaçırılıyor?! Kanun, Cumhurbaşkanı'nca onaylanıp Resmî Gazete'de yayınlanmadıkça hüküm ifade etmez. Bu kuralları da vaktiyle siz koymuştunuz; şimdi ne oldu da; kanunları ananızın örekesi zannedip, bir oraya bir buraya bükmeye çabalıyorsunuz?!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.