Sayın Kemal Derviş, haftalardır beklenen programının birinci bölümünü nihayet açıkladı. Açıklanan ekonomik program, senelerdir, hemen herkes tarafından dillendirilip de bir türlü kuvveden fiile çıkarılamayan ve özellikle yapısal değişiklikleri kapsayan makro hedefler. Bunlara hiç kimsenin bir itirazı olamaz. Ancak; şu andaki yangın yerini andıran piyasalara nefes aldıracak; kısa vadede, akşamdan sabaha hemen yapılması gereken tedbirler, adeta bilerek ertelenmiş gibi! Sanki, beklenilen başka bir şey var! Reel ekonomi can çekişiyor, esnaf kepenk indirmiş, para ve sermaye ürkütülerek ya kaçmış veya yastık altına girmiş. Para, sermaye ve piyasaların her şeyden önce beklediği güveni temin edemediğiniz müddetçe, alınmakta olan bütün tedbirler kâğıt üzerinde kalmaya mahkumdur! Aynı hükümet değil mi idi, bir dizi tedbirler alıp da millete onca sıkıntıyı çektirip kemer sıktıran? O zaman, yine IMF ile ortaklaşa yapılan program gereği; kur bastırılmış, enflasyonu aşağı çekmek için kiralar dahil, ürünlere nisbi oranda zamma müsaade edilmiş iken; bu kez hazırlanan yeni programla bunların tam tersi uygulanmaya konulmuş. Kur, dalgalanmaya bırakılmış, mal ve hizmetlere zamlar otomatiğe bağlanmış, enflasyonla mücadele başka bir bahara bırakılmış. Bu program, bir yerde eski programın iflasını haykırıyor! Yani, eski programla duvara toslandığını, topyekun insanımızı ve piyasaları perişan ettiğini ilan ediyor! Arkasında yumurta küfesi olmayan, ABD'den getirtilen bir Kemal Derviş'e nasıl güvensin bu millet? Arkasında siyasi irade var deniyor; aynı siyasi irade değil mi, millete bu perişanlığı yaşatan? Yaz-boz tahtasına çevrilen ve olmadı bir daha diye diyerek uygulanmak istenen programın başarı şansı milletin teveccühüne, güvenine ve programa destek vermesine bağlıdır. Bunu da yapabilecek, Kemal Derviş'ten ziyade siyasi kadrolardır. Siyasetçilerin hali ise ortada! Milletin huzuruna çıkamıyorlar! Milletin hali de ortada! Her kesimiyle sokakta! Programda 12 milyarlık bir dış yardıma, turizm ve ihracat gelirlerine bel bağlandığı anlaşılıyor! İhracatın olabilmesi için üretim lazım; üretimin nasıl yapılabileceğinden bahis yok! Yüzlerce, binlerce işyeri ard arda kapanmakta iken, bugünkü yüksek kredi faizleri ile hangi üretim yapılıp da ihracat gerçekleştirilebilecektir, doğrusu merak ediyoruz! Kendi tespit ve beyanlarına göre, bütçenin tüm gelirinin yüzde 95'i, borçların yalnızca faizine gidiyor. Reel ekonomiye dönüp topyekun üretim seferberliği yapılacağına, hâlâ günü kurtarmak için iç ve dış borçlanmadan medet umuluyor. Milletin dünü ve bugünü kaybettirildi; bu gidişle geleceğine de ipotek koyduruluyor!