Evet; bu toplum 85 senedir ayrışmış durumda.. Zira toplumun kahir ekseriyeti devletine küskün! Ve, bu küskünlüğü bizzat devlet sağlamış. İnkar, baskı ve zulüm politikaları ile bunu sağlamış.
Gerçek devletler; dosta güven, düşmana korku salarak; güçlerini dışarıya karşı gösterirler. Bizde ise, düşman; milletin kendisi addedilip ona karşı güç gösterilerinde bulunulmuş ve bu hali kuvveden fiile çıkarmak adına da her on yılda bir 'darbe' yapılmış!
Milletin parasıyla oluşturulan silahlı 'güvenlik' güçleri; silahlarını millete doğrultmayı maharet bilmiş ve her on yılda bir ona; sen kendini yönetmekten acizsin, seni ancak ben yönetirim diye iktidarına el koymuştur!
Devlet gücünü, kendi halkına göstermek adına; çeşitli iç düşmanlar uydurmuş ve bu cümleden olarak; 'irtica' diyerek dindar vatandaşların üzerine çullanmıştır. Bacısının başörtüsünü çıkardı diye Fransız'a karşı kurtuluş savaşı başlatan millet; kendi askerine, kendi bürokratına, kendi profesörüne başörtüsünü anlatamamıştır!
Seneler senesi, tüm bu kesimler; örtülü Müslüman kadınlarına karşı Fransız kesilmişlerdir! Bu memlekette; canavardan kaçar gibi dindarlardan kaçılmış; mütedeyyin insanlar sürekli olarak horlanmış ve dışlanmışlardır. İmam-Hatiplilerin başarıları hazmedilememiş; önleri kesilmek için enva-i çeşit şeytani tuzaklar kurulmuştur.
Dersim Alevilerine reva görülen vahşetin özrünü bile devlet adına Tayyip Erdoğan diliyor; vahşetin uygulayıcısı CHP'den ise çıt çıkmıyor!
Bütün bunlar yetmiyor; iç düşman üretmek adına; Aleviler Sünnilere, Sünniler Alevilere karşı kışkırtılıyor!
Önceki 'vakıf medeniyetimiz' yer ile yeksan edilip; vakıf malları (camiler dahil) talan ediliyor; yetmiyor; azınlıkların kilise vakıf malı olan yetimhanelere bile el koyuluyor!
Müslim'i, gayr-i müslimi küstürdün ve düşman belledin, Aleviyi dışladın, Kürt'ü inkar ettin; kendi düşmanlığın yetmedi, bir de onları birbirine düşman ettin! Böyle devlet düşman başına; demezler mi insana?!
Tayyip Erdoğan'a gelinceye kadar; bu denli düşmanlıkların adları bile konulamamıştı. Başbakan, bir yandan devletle milleti barıştırmaya gayret ederken, diğer yandan da milletin kendi arasındaki problemleri gidermenin derdinde.. Böyle bir Başbakan bölücü ve ayrıştırıcı; bütün bu bölünmeleri yapanlar ise birleştirici; öyle mi?!
Bu, Everest tepesine Gor çukuru demek gibi bir şey.
O halde, bize evvel emirde lazım olan şey iç barışı temin etmek ve bütün kesimleri önce kendi aralarında barıştırıp; ayrıca hepsinin devletle barışmasını sağlamaktır.
Ve neticede; herkese ve her kesime; benim ne güzel devletim var dedirtmektir.
Bunun için de, gerek şart; hakkın ve hakların yerini bulmasıdır!